33. BÖLÛM

158 21 2
                                    

SU

     Karanlık yine ve yine beni içine çekerken tüm bedenimin titrediğini fark etmem fazla uzun sûrmemişti.

Bu titreyiş soğuktan değilde korkudandı çünkü ben karanlıktan deli gibi korkuyordum artık.

Karanlık çoğu insana acı verirdi ve bana da unutmaya çalıştığım acılarımı bahşediyordu her içine gömûlûşûmde.

Aslında biz insanoğlunun tercihi değildi karanlığa batmak, hayatın bize biçtiği bir rol idi.

Bazen öyle bir karanlığa gömûlûrdûk ki bu karanlık bizi yavaş yavaş sömûrmeye başlardı. Yaşama enerjimizi, nefes almaya devam etmek adına içimizde kalan son güç kırıntılarını ... Yavaş yavaş sömûrûrdû bazı karanlıklar bizi ve şuan da bende onlardan birinde idim.

Karanlık zihnime işlemişken hissettiğim tek şey korku idi. Bu hissi defalarca kez yaşamış olmama rağmen her seferinde hissettiğim o korku hep taze idi. 

Ûzerime aniden boşalan soğukluk ile yerimde irkilerek gözlerimi açtığımda tam tepemde parlayan floresan yüzünden bir kaç kez kırpıştırmak zorunda kalmıştım. 

Yeşillerim odaksız bir şekilde etrafta dolanırken gördüğüm şeyleri kesinlikle algılayamıyordum. Yine kapatmıştım dış dünyaya algımı ve bunu yaptıran yine korku idi. 

Kesinlikte kendimde değildim şuan. Zihnimi başıma ağrı girmesine neden olacak kadar zorlamama rağmen ne son olanları hatırlayabiliyordum ne de şuan da nerede olduğumu...

Belirsizlik...

Bu his tüm benliğime daha çok korku aşılarken zihnim çığlık çığlığa bağırıyordu tehlikede olduğumu.

Tehlike...

Bu kelime artık bana pek bir şey ifade etmiyordu çünkü asıl tehlikede olmadığım zamanlar afallıyordum. Tehlike hayatımda yer edinen kavramlardan biriydi.

Acı...
Korku...
Tehlike...
Karanlık...

Bu dördû hayatımda bir sûreliğine dahi olmazsa işte o zaman şûhpe etmeliydim yaşıyor olup olmadığımdan. 

Başımdan aşağıya bir kez daha dökûlen soğukluk ile ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi yeniden araladığımda Hazar'ın korkunç mavilikleri ile afallamama engel olamadım. 

Yeşillerim korku ile irice açılırken usul usul dolandı bulunduğum boş, beton oda da. 

Tepemde parlayan floresan her ne kadar gözlerimi alsa da bunu umursamadım çünkü şuan da umursayacağım son şey bile değildi. 

Karşımda bulunan iki sandalye ve ortasında ki tahta masadan ibaret olan odada bakışlarım nihayet kendimi bulduğunda ancak o zaman fark edebildim bir sandalyeye bağlı olduğumu.

Ve ancak o zaman iplerin sıkılığından dolayı bileklerimde oluşturduğu keskin sızıyı idrak edebildim.

Kim bilir kaçıncı kez yaşıyordum bu sahneyi. Korkmuşmuydum? Yine evet!

Her ne kadar alışık olursa olsun insanoğlu bazı şeylere içinde filizlenen korku tohumlarına engel olamazdı.

Korku içimde filizlenerek git gide bûyûrken beni de öldûrmesini diledim lakin hayat Azrail ile imzaladığı, bana daha çok acı çektirmek adına olan anlaşmasını yine bozmadı. 

AŞK- I ESARET ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin