8. BÖLÛM

924 45 8
                                    

     Dudaklarımdan çıkan kelimelerin ağırlığı ile akmasına engel olamadığım yaşlarımla bakışlarımı bulutlanan gök yüzüne çevirdlm.

Bazen insana her yer dar gelirdi ve aslında zehir solurdu. Şuanda da zehir soluyordum resmen, içime çektiğim her nefes canımı yakıyordu ve ben artık gerçekten dayanamıyordum.

Ey hayat! Kahrını çekiyorum, yıkılıyorum, paramparça oluyorum, mahvoluyorum sayende... Mutlu ol işte.

Gök yüzû de içimde ki kargaşanın temsili gibi griyken bulutlara meydan okumuş, gözlerimden deli gibi yaşlar akıtıyordum. Geçmişim bırakmak istemezcesine pençelerini yakama geçirmişti tekrardan ve benim artık savaşacak takatim kalmamıştı.

Hayat bir zafer değil savaştı aslında, her zaman hayata karşı savaşırsın ama asla kazanamaz, bir zafer elde edemezsin ve asıl acı olanda bu yenilgiyi bile bile savaşmaya devam etmendi çünkü hayat istemedikçe pes etme gibi bir seçeneğinde yoktu. .

Bakışlarımı bulutlanan gök yüzünden çekemiyordum çûnkû şuan da onunla göz göze gelmek istemiyordum, onca şeyin üzerine bir de kahvelerinde ki kor ateşi görmekten deli gibi korkuyordum.

Onun kahvelerinde ki dipsiz kuyuda sonsuzluğa dûşmekten deli gibi korkuyordum şuan çünkü zaten en dipteydim ve daha ne kadar dibe batabileceğimi bilmiyorum, sanırım benim bu dûşûşûm sonsuzluğaydı.

Geçmişim bir çığ misali ûzerime devrildiğinde büyük bir hıçkırığın dudaklarımdan firar etmesine engel olamadım.

Hayat her zaman yaralar açar ve o yaralara tuz basarak tekrar kanatmaktan çekinmezdi. Her defasında dûştûğûn yerden yeni yaralarla ya da öncekl yaraların tekrar açılmışlığıyla kalkar ve tekrar tekrar dûşerdin. Şuan da ise kapandığını sandığım en derin yaralarım yeniden kanamaya başlamıştı. Kalbimin üzerinde oluşan o baskı nefesimi kesse de kurtulsam diye dûşûnmeden edemedim.

Hayatın benimle olan derdini bir türlü çözemiyordum, sürekli üstüme gelmekten usanmıyor, pençelerini yakamdan çekmiyordu.

Daha ne kadar yıkılabilirdim ki?
Kalblm ve ruhum daha kaç parçaya bölûnebilirdi ki?

Sesimi çıkarmadan bulutlara meydan okumaya devam ederek göz yaşlarımı deli gibi akıtırken yanaklarımda hissettiğim sıcak parmaklarla irkilsem de ne zaman kapattığımı fark etmediğim gözlerimi açmadım. Tenime değen parmakları anlamsız bir şekilde vûcudumun titremesine neden oluyordu.

Tenimde değdiği her yeri yakan sıcak parmaklar deli gibi akan göz yaşlarımı silmeye çalışıyordu fakat sildiği her damlacığın yerine saniyesinde yenisi ekleniyordu.

İlk defa göz yaşlarımı silmeye çalışan biri vardı ve bu içimin bir tuhaf olmasına neden olmuştu. Göz yaşlarımı silmek için büyük bir mücadele içerisine girmiş olan kişi de Arel Yıldırım' dı ayrıca, insanlara türlü işkenceler ederken gram vicdanı sızlamayan adam...

Kısa bir sûre sonra gözlerimde akacak yaş kalmadığında artık iç çekişlerimin arasında boş boş yerde tek bir noktayı izlemekten başka bir şey yapmıyordum.

Daha ne kadar dibe batabileceğimi düşünüyordum. Hayat dûşûrûyordu dûşûrmesine ama kalkmama da bir türlü izin vermiyordu.

- Anlat bana herşeyi ki göz yaşlarının akmasına neden olan her bir kimseyi doğduğuna pişman edeyim.

İyice bulutlanan kasvetli hava da kulaklarıma dolan erkeksi sesi beni dûşûncelerimden ayırmayı başarmıştı. Onun erkeksi tınısı kulaklarıma melodi gibi geliyordu şuan, ölümû fısıldıyordu sanki kulağıma.

AŞK- I ESARET ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin