SU
İnsanın beyni bir çalkantı denizi gibi elinde olmadan farklı farklı dûşûnceler arasında gidip gelirdi.
Beynimiz bazen bize ihanet ederek aslında düşünmek istemediğimiz dûşûnceleri takıntı haline getirirdi.
Bazen bu dûşûnceleri her ne kadar düşünmek istemesekte beynimiz bir türlü bizi rahat bırakmazken bunun yanlışlığını sorgulamakla harcardık vaktimizi. Sonunda ise iş iyice çıkmaz bir hâl alırken kafayı yiyecek raddeye gelirdik.
Arel' in 3 gündür hiç eve gelmemesi benl terdirgin ederken onu dûşûnmemin, merak etmemin yanlışlığını sorguluyordum. Ben onu neden düşünüyordum ki?
Her ne kadar onu düşünmek istemesem de beynim " şuan da ne yapıyor, neden gelmiyor? " vs. soruları takıntı haline getirmişti. Her ne kadar istesemde bir türlü alamamıştım zihnimden bu soruları.
Ayrıca deli gibi korktuğum adamın yanında ilginç bir şekilde kendimi güvende hissedip huzuru bulmam ne kadar mantıklıydı ki.
Varlığı korkudan tir tir titrememe neden olan adamın eve gelmemesinin beni rahatlatması gerekirken bir yandan da bu dağ başında tanımadığım bir kaç korumayla dell gibi korkuyordum.
Ara sıra Mira yanıma gelsede 3 gündür bu dağ başında ki evin içinde yalnız olmak beni blr miktar korkutmuyor değildi.
Daha öncede korumalarla olmama rağmen korumalardan biri bana saldırmaya kalktığından onlara bir türlü gûvenemiyordum.
Arel' in varlığının ayrı bir korku verirken yokluğunun ayrı bir korku vermesi duygu karmaşası yaşamama neden oluyorken artık ne dûşûneceğimi de ne hissedeceğimi de tamamen şaşırmış durumdaydım.
Hissettiğim duyguları genelde çabuk fark eden biri olarak ne zaman olduğunu her ne kadar bilmesemde kalbimin ona karşı bir takım duygular beslediğinin çoktan farkındaydım ama bunu bir türlü kabullenemiyordum.
Herşeyimi elimden alarak hayallerimin, umutlarımın, mutluluğumun katili olmuşken onda huzuru bulmamalıydım.
Hayatımı mahvetmişken onunla bir mutluluk kuramazdım, kurmamalıydım.
Ne yapıp edip beynime engel olarak intikam yeminimin bozulmasına izin vermemeliydim, ailemin kanı yerde kalmamalıydı.
Kaldığım oda da, daha doğrusu Arel' in odasında camdan ağaçlık alanı izlerken daldığım dûşûncelerimden alt kattan gelen tıkırtı ile yerimden sıçrayarak sıyrıldım.
Korku tüm bedenemi esir alırken aynı şeyleri tekrar yaşamaktan deli gibi korkuyordum.
Daha önce korumanın saldırmaya kalktığı an gözlerimin önünden film şeridi gibi geçerken istemsizce irkilmeme de engel olamamıştım. O korumanın iğrenç yüzü gözlerimin önünden bir türlü silinmiyordu.
Her ne kadar bir zamanlar iğrenç şeyler yaparak kendimi korumayı öğrenmiş olsamda bazen bazı kişilere karşı gûcûm yetmezken deli gibi korkmama da engel olamıyordum.
O zamanlar korkumu yendiğimi düşünüyordum lakin son zamanlarda aslında mecburen korkumu belli etmemek zorunda kaldığımı da çok iyi anlamaya başlamıştım.
Ben yaptığım tüm o şeylere rağmen aslında korkmuştum ama bunu her zaman saklamak zorunda kalmıştım.
Korkumu belli ettiğim zamanlarda ûvey abimin "korkunu karşındakine göstermemelisin çünkü bu seni zayıf gösterirken kendini korumanıda engeller" diyerek karanlık bir oda da sırtıma kemerle vuruşu hâlen daha gözlerimin önûndeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK- I ESARET ( BİTTİ )
General FictionHayatın kurban olarak seçip yaşamı boyunca ona daima acı çektirdiği bir kız üzerine devrilen enkazların altında herşeye rağmen nefes almaya devam edebilmek adına savaşır çünkü onu hayata bağlayan bir nedeni vardır lakin elinden her şeyini, yaşama...