SU
İnsanlar doğar, yaşar ve ölürdü ama bu doğumla ölüm arasında ki yaşamda acıyı da araya katmayı unuturlardı hep, oysa ki bu çok önemli bir noktaydı bana göre.
İnsanlar doğar, acı çekerek yaşar ve ölürdü.
Evet, en doğrusu buydu. Benim gibi bazı insanların hayat seneryosunda acı asla eksik olmazken her gün ondan bir nefes daha çalardı, her gün yaşam enerjisini biraz daha sömûrûrdû.
Acıyı iliklerime kadar hissederken içime akıttığım göz yaşlarım ciğerlerime batarak nefes almamı zorlaştırıyorken boğuluyor hissi yaratıyordu ûzerimde. Sanki içime çektiğim bu kasvetli arabanın havasından oksijen değil de zehir soluyormuşum gibi göğûsûm sıkışıyordu.
Canım öyle çok yanıyordu ki kendimi nasıl hissettiğimi bile anlayamıyordum. Sanki boşlukta gibiyim, sanki bunca zamandır yaşadığım hayat bir yalandan ibaretmiş gibiydi ki öyleydi de zaten.
Yıllarca acı çekmiş olsamda ben fiziksel acıya alıştırılmıştım, ruhsal yada psikolojik acıya değil.
Ruhum tamamen siyahın içine gömûlûrken siyahların arasından bir kadın dişlerini gösterek gûlûyordu bana, bu bendim.
Nefretli yanım benden nefret edercesine gözlerimin içine bakarken ne kadar da haklı olduğunu fark ettim, bende kendimden nefret ediyordum çûnkû.
Yaşadıklarım büyük bir depremle ûzerime yıkılırken altınds sıkışıp kaldığım enkazın içinde sadece nefes alabiliyordum; ne kurtulabiliyordum ne de ölebiliyordum, sadece hep daha fazla acı yığılıyordu bedenime ve ruhuma.
Hayatın beni altında bıraktığı bu enkazdan nasıl çıkacağımı bilmiyordum ama tek bildiğim asla çıkamayacağımdı. Asla kurtulamayacaktım, ölmeyecektim ve her saniye daha çok acı çekecektim.
Siyah dumanların içinden her daim orada beni izleyen bir yanım artık bana acırcasına bakarken savaşmadığım içinde o da benden yavaş yavaş neferet etmeye başlamıştı.
Umutlu yanım ise saklandığı sisin arkasından bana sinirle bakıyordu umudumu kaybettiğim lçin. Belki de hayatımda elimden tutacak birisi olsaydı çok daha kolay olurdu savaşmak ama her zamanki gibi yapayalızdım işte, herşeyle her zaman tek başıma mûcadele etmeye mahkum bırakılmıştım.
Ne yapabilirdim ki? Ne kadar daha dayanabilirim? Kısa bir sûre önce öğrendiğim acı gercekler yakamdayken elimden ne gelirdi ki? Yada elimden tutarak acıma ortak olacak kimse yokken neye umut edebilirdim?
Gerçekler lime lime boğazımı keserken nefes almak güç geliyordu artık.
Gerçekler her zaman acı verirdi ve insan duyduğu yeni gerçeklere her ne kadar inanmak istemese de bu gerçekler her daim zihnimizde yankılanıp durarak bizi çileden çıkarırdı.
Kasvetli arabanın içinde boğulduğumu hissettiğimde daha fazla dayanamayarak yeşillerimi hiç bir şekilde ona değdirmeden uzanarak camı açıp derin derin nefesler almaya başladım lakin oksijen bir türlü yetmiyordu, ne yaparsam yapayım ciğerlerim oksijensiz kalmışım gibi yanıyordu.
Yeni öğrendiğim gerçekler zihnimi alaşağı ederken ne tepki vereceğimi bile şaşırmıştım. Bu güne kadar her şeyle başa çıkmıştım lakin bu çok fazlaydı, insan öz kardeşine yaparmıydı bunları? Daha doğrusu bir insan bir insana yaparmıydı bunları?
Araba büyük bir çığlıkla aniden durduğunda emniyet kemeri sayesinde son anda kurtulmuştum başımı torpidoya vurmaktan.
Bakışlarımı ne zaman daldığımı bilmediğim yerden yukarı kaldırıpta etrafta gezdirmeye başladığımda ancak o zaman fark edebildim dağ evinin yakınlarında olduğumuzu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK- I ESARET ( BİTTİ )
Ficción GeneralHayatın kurban olarak seçip yaşamı boyunca ona daima acı çektirdiği bir kız üzerine devrilen enkazların altında herşeye rağmen nefes almaya devam edebilmek adına savaşır çünkü onu hayata bağlayan bir nedeni vardır lakin elinden her şeyini, yaşama...