15. BÖLÛM

347 33 8
                                    

Multimedia;  Kıyamet
__________

AREL

     Sevmek bu dünyada insana bahşedilmiş en büyük lûtuftu.

Tüm acımasızlığıma, karanlığıma rağmen onu seviyordum ve bir gün onu kendi siyahıma bulaştırmaktan deli gibi korkuyordum ama ne yazık ki bu korkum onu sevmekten vaz geçmeme de neden olmuyordu.

Hayatta güçlü kalabilmek için acımasız ve duygusuz olmalıydı insan.

Her zaman korkulan biri olmuştum ve insanların adımı duyduklarında bile korkudan tir tir titremeleri doğrusu hoşuma gidiyordu çünkü ancak korktukları zaman bana bulaşmamaları gerektiğinin farkına varıyorlardı. Yıllarca insanlar canımı yakarken bir kez olsun kendilerini benim yerime koymamışlardı ve asıl beni bu hâle getiren onların bana yaptıklarıydı.

Yıllarca insanlara türlü işkenceler ederken gram vicdanım sızlamamıştı. Dedesinin eğittiği biriydim ben ama daha öncede dediğim gibi; ondan farkım, masumlara zarar vermeyip, işimin sadece masumların canını yakıp pis işler yapanlarla olmasıydı benim ama tabi ki bunu kimse bilmiyordu.

Beni tanıyan herkes korkunç bir piskopat, hatta akıl ve ruh hastası olduğumu dûşûnûyordu ama insanların hakkımda ki dûşûnceleri gram umrumda değildi artık.

Geçen gün korumam sandığım ama aslında Uras Kandemir' in adamı olan şerefsiz Su' ya saldırmaya kalkmıştı.
Yetişemeseydim eğer kim bilir o ormanda neler olacaktı? O adamı öldûrmem gerekirdi aslında ama konuşturmak için dövdûrttûrmeme rağmen ağzından tek kelime alamamıştık.

Uras' ın Su ile ne derdi olabileceğini bir türlü aklım almıyordu. Hatta onunla bağlantısı ne onu bile bilmiyordum ve bir tûrlû bulamamam fazlasıyla canımı sıkıyordu. Uras benim dûşmanımdı.

Arkadan gelen korna sesiyle daldığım dûşûncelerden sıyrılırken yeşil ışığın çoktan yanmış olduğunu fark ettiğimde arabayı tekrardan çalıştırarak yola koyuldum.

Zihnimi kurcalayan bin bir türlü düşünce vardı ve hepsi de artık beni yormaya başlamıştı.

En son telefon gelmiş ve Alaz' la birlikte şirkete gitmek zorunda kalmıştık. Şimdi ise işlerimizi bitirmiş bir şekilde ben arabayla evin yolunu tutarken Alaz' da beni arkadan motoruyla takip ediyordu.

Alaz ve Mira bu hayatta belki de yanımdaki tek insanlardı ve benim için oldukça değerliydiler, hayatımda değer verdiğim sayılı kişilerdendiler hatta.

Onlarında hikayeleri baya uzundu, onlarda tüm bu pozitif enerjilerine rağmen acı şeyler yaşamışlardı fakat her şeye rağmen yenilmeyip güçlü kalabilmeyi başarmışlardı.

Arabayı dağ evinin önünde durdurduğumda evin önündeki fazla hareketlilik hemen dikkatimi çekerken fazlasıyla telaş yapmama da neden olmuştu.

- Ne oluyor burada?

Hızlı bir şekilde arabadan inerken kapının önünde ki beş korumaya ithafen bağırmıştım.

- Şey... Efendim, Su Hanım yok.

Korumanın korkudan kekeleyerek zar zor kurduğu cümleyi idrak edebildiğimde resmen beynime kan sıçramıştı.

- Ne diyorsun lan sen Emir? Siz ne işe yarıyorsunuz lan?

Kendime engel olamazken en gûvendiğim korumam olan Emir' in yakalarından tutarak iki katlı bu dağ evinin duvarına yaslayıp yüzüne attığım bir kaç yumruktan sonra onu bırakarak hışımla eve girdim.

AŞK- I ESARET ( BİTTİ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin