Şeytan ve Nefs

35 6 18
                                    

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle

Allah Teâlânın, Selâmı ve Rahmeti ve Bereketi Mümin kulları üzerine olsun.

Biz geldik tekrardan 😊

Nasılsın bakalım gençler ses verin bakem.

Dopdolu bir bölümle karşınızdayız.

Doğru bir şekilde sizlere yeni konumuzu aktarırız Biiznillahi Tealâ.

Hadi başlayalım bir önceki konumuzun devamına

Nefsin nasıl terbiye edileceği sorulan Ebu’l-Abbas Seyyârî k.s. hazretleri şöyle cevap verir: “Emirleri yerine getirmek, yasaklardan kaçınmak, sâlih kimselerle bulunmak ve yoksul kimselere hizmet et­mek gibi durumlarda sebat göstermekle mümkündür.”



İnsan ne için yaratıldı” sualinin cevabını Kur’ân-ı Kerim’de aradığımızda; Allahû Tealâ’nın sonsuz sevgisinin bir tezahürü olan insan mahlûkunu bir tek hedefe, Allah’a kul olmak hedefine dayalı olarak yarattığını görürüz.

Öyle ki insanı yeryüzünün halifesi olarak yaratan Allahû Tealâ, yerde ve gökte ve her ikisinin arasında ne varsa hepsini bu en sevgili mahlûkunun emrine musahhar kılmıştır.

CASİYE 13; “Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.”

KUL OLMAK NE DEMEKTİR?

Kur’ân-ı Kerim standartlarına göre iki gurup insan vardır:

Allah’a kul olanlar Şeytana kul olanlar

Bütün insanlar dalâlet standartlarında dünya hayatına gelirler ve akıl baliğ oldukları noktada serbest iradeleri ile bir seçim yapmak durumundadırlar. Kişi bu noktada ya Allah’a kul olmayı seçecek ve kendisi için vaaz edilmiş 7 safha ve 4 teslimden ibaret olan teslim dîninin (İslâm) hükümlerini yerine getirecek, ya da Allah’a kul olmayı dilemeyecek ve hayatı boyunca şeytanın kulu olarak kalacaktır. Hiç kimse için üçüncü bir alternatif yoktur. Kişi ya Allah’ın kuludur, ya da şeytanın.

Kur’ân-ı Kerim’e göre kişiyi şeytanın kulu ya da Allah’ın kulu kılan bir tek ayıraç vardır:   Allah’ın Allah’a ulaşma davetine icabet etmek ya da etmemek.

Kim Allah’a ulaşmayı dilemişse o, şeytanın kulu olmaktan kendisini kurtarmış Allah’ın kulu olmuştur.Kim Allah’a ulaşmayı dilememişse o, şeytanın kuludur.

Kaldı ki Allah’a ulaşmayı dilemedikçe hiç kimsenin îmânı onu kurtuluşa erdiremeyecek, şeytana kul olmaktan kişiyi kurtaramayacaktır.

SECDE-29: “De ki: “Fetih günü, kâfir olanlara (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlere) îmânları bir fayda vermez ve onlara süre verilmez.”

Kur’ân-ı Kerim’e göre sadece Allah’a münîb olanlar; yani Allah’a yönelenler, şeytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olanlardır.

Ezelî ve ebedî tek dîn olan babamız Hazreti İbrâhîm’in (aleyhisselam) hanif dîninin (Arapça adıyla İslâm) temeli hidayettir. Ve Kur’ân-ı Kerim’e göre hidayet, Allah’a ulaşmaktır. Hidayete adım atmanın şartı ise mutlak surette Allah’a ulaşmayı dilemektir. Kişiyi şeytana kul olmaktan kurtaran bu dilek, Allah’a yönelmeyi ifade eder ve hepimizin üzerine farz kılınmıştır.

RÛM-31: “O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

SORARLARSA NE DİYECEKSİN ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin