Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
Allah Teâlânın, Selâmı ve Rahmeti ve Bereketi Mümin kulları üzerine olsun.
Ne haber gençler 😊
Bu yaz günlerinde neler yapıyorsunuz
Sınav sonuçları açıklandı mı?
Şimdi nasıl herkes bekliyor..
Hele bir de sınav zamanında öğrenciler ayrı tedirgindi, aileler ayrı.
Bizimde aklımıza bu dünya hayatının sınavı geldi.
Geçeceğimiz meçhul,
Geçemeyeceğimiz meçhul.Peki hiç akşam yatağımıza girdiğimizde günün muhasebesini yapıyor muyuz?
Ömrümüzün muhasebesini yapıyor muyuz?
Üniversite sınavı geçmek için o kadar dualar ederiz, adaklar adarız. Okunmuş pirinçler, kalemler...
Ya dünya sınavı için ne yaparız?
Kaygılanır mıyız kardeşler 😔
~~~~
Kuran ve Modernizm
Batı dünyasında ağırlıklı olarak 18. yüzyıldan itibaren kendisini hissettirmeye başlayan ve son iki yüzyılda akıl almaz bir hızla gelişerek bugün gelinen noktada küresel egemenliğini pekiştirmiş bulunan modern bilim ve teknoloji hareketi İslam dünyasının kelimenin tam anlamıyla “aklını başından aldı.” Müslüman aydınlarda bir “kimlik krizi” tarzında ortaya çıkan “öykünmeci” tavır, adına İslam Modernizmi’ni dediğimiz hareketin ateşleyicisi oldu ki, bu hareket bir cümleyle “yanlış teşhise yanlış tedavi” olarak özetlenebilir.
Batı’lı “beyaz adam”ın, insanın ve tabiatın sömürülmesi temeline oturttuğu modern medeniyeti sorgulamak ve bu medeniyetin insanlığa nelere malolduğunu soruşturmak yerine, “Alınız ilmini Garb’ın, alınız tekniğini…” anlayışıyla eklektizm kolaycılığını tercih etti. Hatta bununla da yetinmeyerek, İslam dünyasının “geriliğinin” suçlusunu baştan ilan etti: “Geleneksel” İslam!
İslam kültür ve medeniyetinin inşa edici unsurlarına kadar uzanan bu “redci” tavır, kaçınılmaz olarak “din anlayışının gözden geçirilmesi” noktasına gelip dayanacaktı ve dayandı da. Mantık son derece basitti: “Madem ki çağdaş Batı medeniyeti şu anda üstün durumdadır, o halde doğrudur. Bu da bizim yanlış olduğumuz anlamına gelir.”
Oysa sorulması gereken soru şu olmalıydı: çağdaş Batı medeniyetinin şu anda üstün durumda olması ile onun “doğru” olduğu varsayımı arasında bir lazım-melzum ilişkisi bulunduğunu kabul etmek doğru mudur? Durmadan ilerleme, gelişme ve büyüme anlayışı üzerine kurulmuş olması hasebiyle sürekli sömürü olgusunu da kaçınılmaz olarak beraberinde getiren çağdaş Batı medeniyetinin, ekolojik dengeden toplumsal ve bireysel hayata kadar kirletmediği, tahrip etmediği ve çürütmediği hiçbir alan söz konusu değilken, böyle bir medeniyete ait değerleri mutlaklaştırarak “doğru” bir din anlayışına varmak mümkün müdür?
Batı’nın, ekonomik, kültürel, siyasal, askerî ve ideolojik üstünlüğünü muhafaza etmek ve pekiştirmek için diğer kültür ve medeniyet havzaları ve bu arada İslam coğrafyası üzerinde uygulamaya koyduğu çok yönlü “yabancılaştırma” projesi, kim ne derse desin İslam Modernistleri’nin temel hamlesine karakterini veren son derece önemli lojistik destekler sağlamıştır.
Batı’da Modernizm, her türlü kutsaldan arındırılarak “azade kılınmış” seküler/profan birey anlayışı üzerine inşa edilirken, aslında kendisini dinlerin alternatifi olarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORARLARSA NE DİYECEKSİN ?
ChickLitSorarlarsa ne diyeceksin? Hiç düşündün mü kardeşim? O zaman... Dur. ✋ Ve oku! İçindeki cılız merakın seni ele geçirmesine izin ver ve ilk bölümü tıkla... Biz oradayız.