Selamün aleyküm kardeşler 🤗
Nasılsınız bakalım. Neler yapıyorsunuz biraz konuşalım 🤗
Bir günlük gecikme yaşadık :( hakkınızı helal edin.
Bu bölümün başlığı hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Bununla ilgili daha önce makale, yazı, video gibi araştırma yaptınız mı ?
Şimdi gelin beraber biraz okuma yapalım. 📖
Son zamanlarda bütün dünyada bir akım geliştirilmek istenmektedir. “İslam’ı yaşayıp hayatımıza aktarabilmek için bize sadece Kur’an yeter. Kur’an’ın dışında başka bir şeye ihtiyacımız yoktur.”
“Biz şimdi bu ülke insanını Kur’an’la tanıştırmak zorundayız” gibi bir iddia yaygınlaştırılmak istenmektedir.
Bu düşünce tarih boyunca bir arada ve yan yana yürümüş İslam’ın iki temel kaynağı olan Sünnet’le Kur’an’ı bir birinden ayırıp sünneti geçerli bir kaynak olmaktan çıkarmaktadır.
Bu düşünce biçimi yeni değildir ve aynı zamanda Türkiye’ye mahsus bir akım da değildir. Bu düşünceyi ilk defa ortaya atanlar müsteşriklerdir. Fakat üzülerek ifade edelim ki bazı zavallı ve saf Müslümanlar da bu tartışmada taraf olmaktan kendilerini alamadılar.
Sünnet üzerine ilk şüphe tohumlarını ekmeye çalışan adam Prof. Goldizer’dir. Bu adam İslam hukukunun ikinci temel kaynağı olan Hadislerin Rasulullah’ın (Sallallahü Aleyhi VesSellem) sözlerinden çok Şam bilginlerinin sözleri olduğunu iddia etti. Bu haince iftirayla amacı Müslümanlar katında yüksek bir mevki ihraz eden Rasulullah’ı (Sallallahü Aleyhi VesSellem) ve O’nun sünnetini küçük düşürerek güvenlerini sarsmak ve sonunda da Rasulullah (Sallallahü Aleyhi VesSellem) ’i reddettirmekti.
Aynı akımın Hindistan’dan da Gulam Mirza Ahmet tarafından da tekrarlandığını görüyoruz. Bu adam da Mehdilik ve Peygamberlik iddiasında bulunmuştu. Peygamberlik iddiasıyla çıkan bu sapığın da zorunlu olarak Rasulullah (Sallallahü Aleyhi VesSellem) ’in sünnetini reddetme ihtiyacını duyduğunu görüyoruz. Önceki peygamberleri reddetmeli ki kendi peygamberliğini kabul ettirebilsin. Bundan ayrı olarak da birtakım modernist yazarlar da sünnete karşı olumsuz tavırları geliştirmişlerdir. Bu modernistlerin bu mevzudaki görüşleri şöyledir:
1. Kur’an’ı anlamak için Kur’an’dan başka bir kaynağa ihtiyaç ve gerek yoktu: Cenab-ı Hakk bize kitabını apaçık ve “tebyin” edilmiş olarak indirmiştir. Ayrıca bu açık ayetleri anlayabileceğimizi haber vermiştir. Kur’an’ı anlama, yorumlama ve ondan hüküm çıkarıp hayata aktarma konusunda herkes eşit imkanlara ve haklara sahiptir. Ayrıca bu hususta şuna buna müracaat etmeye lüzum yoktur. Bu lüzumsuzluğun içinde Allah’ın Rasulü (Sallallahü Aleyhi VesSellem) de vardır tabii. Bu anlayış tabiatıyla Allah’ın Rasulünü (Sallallahü Aleyhi VesSellem) hafife almak, O’nun sünnetini ve Kur’an’ın tefsiri adına ortaya koyduğu tüm sözlerini ve fiillerini geçersiz saymak değil, ancak en az bizim de O’nun kadar Allah’ın kitabını anlama ve ondan hüküm çıkarma hususunda mes’ul olduğumuzu ortaya koymak içindir.
2. Eğer Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi VesSellem) ’in sözleri bizim için vazgeçilmez bir kaynak olsaydı Allah Kur’an’da açıkça bunu bize haber verecek ve Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi VesSellem) de bütün sözlerini ayrı bir mecmuada toplayıp bize bırakacaktı. Halbuki böyle bir şey mevzu bahis değildir. Ne Kur’an’da bu konuda bir emir bulunmaktadır, ne de Allah’ın Rasulü (Sallallahü Aleyhi VesSellem) böyle bir şeyden bahsetmektedir.
3. O halde Kur’an-ı anlamak ve hayatımıza aktarmak için yine Kur’an’a ve aklımıza başvurmaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Hem Kur’an öyle muazzam bir kitaptır ki, her insan ve her toplum onu rahatça anlayıp kendi hayatına gerekli olanları alabilir. Binaenaleyh bir önceki toplumun anlayıp, kendi hayatlarına aktardığı şeylere bir sonraki toplumun ihtiyacı da yoktur. O halde Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi VesSellem)'in Kur’an’a dair sözleri ve açıklamaları ancak kendi dönemi ve toplumu için geçerlidir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORARLARSA NE DİYECEKSİN ?
Chick-LitSorarlarsa ne diyeceksin? Hiç düşündün mü kardeşim? O zaman... Dur. ✋ Ve oku! İçindeki cılız merakın seni ele geçirmesine izin ver ve ilk bölümü tıkla... Biz oradayız.