Kül Olmuş Kalpler Diyarı |8.BölümKendinden emin dik bir duruşu vardı. Simsiyah saçları batan güneşin turuncu ışıltısıyla parlıyor, uzun kirpiklerinin gölgesi yüzüne düşüyordu. Siyah biçimli kaşları agresif bir şekilde çatık ve dudakları hafif aralıkla duruyordu.
Aldığım her nefes bir yemek kırıntısı gibi boğazıma oturup geçmezken, durduğum yerde omuzlarımı dikleştirdim. O ise ağır ve sert adımlarla bana doğru yürüyordu. Bu can sıkıcı gerginlikle siyah çantamın kulpunu sıkmaya devam ettim ve irislerimi bir an ateş saçan siyahlarından almadım. Şu an ürksem de bunu ona belli etmek derdinde değildim.
Tam karşımda durduğunda vakit kaybetmeden kemikli ve iri parmaklarını sol kolumun bileğine sardı. Ağzımı açmama fırsat vermeden hızlı adımlarla yürüyerek, kendisiyle beni de kimselerin görmediği ıssız caddeye soktu. Ne olduğunu anlam veremezken o muhteşem bir atakla sırtımı taştan olan duvarlara yasladı. İrkilerek inlediğimde o öfkeyle beni izledi. Panikle kollarımı oynatıp ondan kurtulmaya çalıştım. Onun ise gözleri dikkatle beni yudumluyordu. Siyah olan göz bebekleri sanki daha çok koyulaşabilecekmiş gibi kapkara olmuştu.
"Kimin arabasından indin?" Sert sesi beni yerime mıhladı. Gözleri bir an olsun üstümden ayrılmıyordu. Bununla yere yığılıp kalabilirdim.
"Söylesene !" diye seslice konuştuğunda sertçe yutkundum. Ondan nefret ederken aynı zamanda korkuyordum.
"Sozdar, sana zarar vermek istemiyorum. Bu yüzden ben öfkeden delirmeden kim olduğunu söyle." Tehtidvarili olan uzun cümleyi tek nefeste söyleyerek derin bir nefes aldı. Benim kimin arabasından indiğim ona neydi ki? Buna karışma hakkını nereden buluyordu! Az önce kurduğu cümleyi sonunda sindirdikten sonra, kilit vurulmuş dudaklarımı araladım.
"Sana ne!" Korkudan tir tir titrerken bile ona boyun eğmedim. Sert cevabım ile gözleri irileşirken "Beni çıldırtma." diye tısladı.
"Umrumda mı sanıyorsun yani?" cümlem bittiğinde sinirle gözlerine bakmayı sürdürdüm. Yüzü öfkeden kızarmış, boğazındaki damarlar patlayacakmış gibi belirginleşmişti.
Bu adam tam bir caniydi ve ben ondan nefret ediyordum. Sol elinin parmaklarıyla kolumu sıkı sıkıya kavramışken, yumruk yaptığı sağ elini kaldırarak arkamdaki duvara sertçe vurdu. Çıkan sesle irkilerek yerimde zıpladım. "Hemen şimdi söyleyeceksin!" diye korkutucu sesle konuştu. Amer Dağdelen'in yaptıklarının ve yapacaklarının sınırı yoktu. Her şeyi yapabilecek bir güçte olmasından da ondan da nefret ediyordum."Başka emrin var mıydı?" diye sinirle karışık dalgaya aldım. Gözleri bana soğuk bir ifadeyle tutunurken, ciddi ses tonuyla cevapladı. "Şu an için yok!" Siyah irislerindeki sert ifade beni ürkütürken yutkunamadan edemedim.
"Senin bu saçma sapan kıskançlık krizlerini çekemeyeceğim." diye net ses tonuyla konuşarak bakışlarımı çevirdim "Benden ne kadar çabuk vazgeçersen senin için o kadar iyi." diye devam ettirdim. Deli gibi korkuyordum fakat çenem yine de durmuyordu.
Sağ elini indirip parmaklarını çeneme yavaşlıkla yerleştirdi. Bununla ürkerken o iri baş parmağını alt dudağımın üstüne yerleştirdi. Verdiği her nefesi hissedecek kadar yanımda, yakınımdaydı. "Elimi kolumu bağlamış bu aşk yüzünden ömrünün sonuna kadar bana bağlı kalacaksın Dilbirinam( gönül yaram)." cümlesiyle birlikte bedenim kaskatı haline geldi.
Ensemden başlayıp mideme doğru bir elektrik akımı yayılırken zorlukla konuştum. "Öyle bir şey olmayacak." Çenemdeki parmaklarını yavaşça çektiğinde omuzlarımdan başlayarak göğsümde yol çizen saçlarıma gitti. Acıtmaktan korkar gibi usulca okşadı ve şu sözleri fısıldadı. "Hewiyamı ji xudeye we te bidemin. (Umudum Allahtandır, seni bana verecek.)" Sözlerinden sonra tek bir kelime daha edemeyip, gözlerimi gözlerinden alamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL OLMUŞ KALPLER DİYARI (Bir Doğu Masalı)
Ficção Geral🦋 BİR DOĞU MASALI "Bazen bir kadın uğruna bu hale geldiğine inanamıyorum." buz gibi bir tonla konuşan abisinin sesiyle göz kapaklarını esaretle örttü Amer. O sadece bir kadın değildi. O aldığı her nefesti, yaşadığı her andı, yürüdüğü her yoldu...