KOKD • 10| KABUS

4.5K 194 38
                                    


Kül Olmuş Kalpler Diyarı|10.Bölüm

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında çıplak ayaklarımla koşuyorum , koşuyordum.

Ayaklarıma batan ıslak toprağın yanında ne olduğunu göremediğim sert cisimler vardı. Belki taş belki diken. Canım acıyordu fakat umursamayacak kadar korku sarmıştı bedenimi.Üzerimde en sevdiğim renk; beyaz bir gelinlik vardı. İnce askılı, uzun ve zarif bir gelinlikti. Fakat çamur ve kirden dolayı ondan esaret kalmamıştı.

Sırılsıklam olan vücudum yağmuru daha çok hissederken buz tutmuş bedenimde güç kalmamıştı. Üşüyordum. Karanlık bir ormanda yönümü bilmeden ilerleyerek kaçıyordum. Bir girdabın içinde kaybolmuş gibi.

"Kimse yok mu ?" diye bağırırken Avucumdaki eteğin kumaşını daha çok sıkarken daha da hızlandım, zihnime korku salmıştı. Geçtiğim yerleri göremez ve seçemezken ayağıma sert bir cisim çarptı. Acıyan canımla dudaklarımdan acı bir yakarış koparak ormanı inletti. Sendeledim ama durmadım.

"Kimse yok mu ? Korkuyorum." Kalbime kök salan korku bacaklarımın titremesine ve yavaşlamama sebebiyet verdi.

"Az kaldı, dayan!" Çok başka bir ses, bambaşka bir ses bana seslendi. Tanıdık gelen bu ton yüreğime su serpti. "Biraz daha gayret et sevgilim." Bu ses bu cümle kalbimin sesine aitti. Olduğum yerde ani bir şekilde durarak nefes nefese avuç içlerimi dizlerime yasladım. Kalbim göğüs kafesimden çıkacak kadar deli atıyordu, sanki tutamayacağım da sevdiğim adama uçacak.

"Durma, gel..." uzaktan çok uzaktan gelen sesi gözlerim kapalı dinledim. Huzurdu. Olduğum yerden çekmiş cennete getirmişti sanki. Şimdi evimde, ait olduğum yeri bulmuş gibi.

Yaşlar yanaklarımdan akarak yağan yağmurun arasından ıslak toprağa kavuştu. "Neredesin?" Gözlerim etrafta gezinirken aceleyle koştum. Dikenler tenime değerek kanattı, umursamadım. Uzunca bir koşuşun ardında bir uçurumun yanına geldim. Önümde karanlık ,korkutucu bir okyanus vardı. İçine aldıklarını affetmeyecek yok edecek kadar zalim bir okyanus. Ve uçurumun dibinde taşların üzerinde arkası dönük bir adam, üzerinde beyaz bir önlük. Ayın ışıltısı sapsarı saçlarına değerek göç kamaştırıyordu.

"Karan." Titreyen dudaklarımdan çıkan sözlerle kalbimin sürüklediği kısa mesafede yalın ayak bir kaç adım attım. "Se...sen...orada ne yapıyorsun?" Korktuğum soruyu yönlendirdiğimde yüreğimin sıkıştığını hissettim. Biri avucuna almış da acımasızca sıkıyor gibi .

Sözlerimden sonra bana doğru yavaşça döndü. Ve okyanus mavisi gözleri gözlerime kenetlendi. Acı vardı. Harelerinde acı geziniyordu. Peki ama neden? "Yanıma gel Rapunzel." diye konuşarak gülümsedi.

Heyecanla büyük adımlar atarak yanına, karşısına geçtim. O kollarını açtı. "Kollarımın arasına gel hiç bir kötülük bulamasın bizi." O an dünya durdu. Tanıdık gelen hasretin içinde alev alev yanan kalbimle ona bakmayı sürdürdüm. O ise elini yanağım getirerek naifçe okşadı. Kafasını kıstığı gözleriyle sola doğru hafifçe yatırarak. "Neden geç geldin?" diye sordu. Sorusu omuzlarıma ağır bir yük verirken kollarımı hızla ona doladım. "Geldim... geçte olsa sana geldim sevgilim." gözlerimi yumdum.

O da kollarını küçücük bedenime sardı. Şimdi sarılıyorduk.

Sımsıkı.

Ve yağan yağmur durdu.

"İyi ki geldin, iyi ki girdin hayatıma." İşte yuvam, evim burasıydı. Bu göğüs, bu omuz, bu kollar.

Gözlerimi araladığımda yoktu. Kollarım boştu. Geriye doğru endişeli bir adım atarak kaşlarımı çattım. Ruhum çığlık çığlığa bağırıyordu. "Karan ! neredesin?"
Hıçkırıklarım kesilmiyor, yaşlar hızla ilerliyordu. Etrafımda turlar attım, bulamadım.Yağmur yeniden hızla yağarken şimşekler zalimce çakıyordu. Ellerim kulaklarıma kapandı. " Karan, beni bırakma!" Dizlerimın üzerine düşerek yara içinde kalan tenime kan bulandı.
Feryat figan ağlayarak geri dönemsini umut ediyordum.

KÜL OLMUŞ KALPLER DİYARI (Bir Doğu Masalı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin