Bu bölüm yeniden yazılmış ve değiştirilmiştir!Kül Olmuş Kalpler Diyarı | 29.Bölüm
Gündüz nöbetini geceye devrederken üstümdeki gelinlikten kurtulmuştum. Ayşe'nin daha önce ayarladığı siyah tayt ve aynı renkteki tişörtü giymiştim.
Şimdi aynanın karşısına geçmiş ve açtığım avuçlarıma su dolduruyordum. Ardından yüzüme vurarak, sildiğim makyajı tamamı ile yok ediyordum. Bugün yaşadığım kötü anıların hiçbirinin zihnimde kalmasını ve onu hatırlatacak her hangi bir şeyi istemiyordum.
Salona döndüğümde gözlerim anında Karan'ı, mucizemi aradı fakat ortalıkla gözükmüyordu. Ayşe mutfaktan elindeki tabaklarla çıkarken hazırlamış sofrayı göstererek "Hadi oturun." diye konuştu. Bununla salonun köşesindeki tekli koltukta oturmuş olan Berfin'e döndüğüm ve gördüğüm manzarayla içim sıkıntıyla dolup taştı. Halen anlattıklarımın etkisi altındaydı.
Ayşe yeniden konuşmak adına dudaklarını aralarken benim Berfin'in yanına doğru adımladığımı görerek susmayı tercih etti.
"Berfin?" diye konuştum lakin duymadı.
Üzüntüyle dizlerimin üstüme çöküp kucağındaki ellerini tuttum. Bununla irkilip yere bakan bakışlarını bana çevirdi. Bakışları öyle derin öyle anlamlı bakıyordu ki. Sanki karşımda o değilde Sozan vardı. Aynı çaresizlik, aynı hüzün dolu gözler.
Zamanında ablama yardım edememiştim ama bu sefer aynı hatayı yapmayacaktım. Ne olursa olsun, karşıma kim çıkarsa çıksın, kimi kaybedersem kaybedeyim... ama bu sefer elimden gelenin daha fazlasını yapacaktım. Çünkü karşımda sadece küçük kuzenim Berfin yoktu, ablam Sozan'da vardı. Eğer Berfin'e yardım edersem Sozan yattığı yerde rahat olacaktı, ruhu huzura kavuşacaktı.
Boğazım düğümlenirken sertçe yutkundum. Derin bir nefes aldım ve konuşmak adına dudaklarımı araladım. "Korkma." Gözlerinde yatan korkuyu görebiliyordum. O daha çok küçüktü, sadece on beş yaşındaydı ve bu kaderi hak etmiyordu.
"Ben hep yanında olacağım ve sana bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim."
Omuzları üzüntüyle düşerken "Söz mü?" diye kısık bir sesle sordu. Bununla zihnimde eski bir anı canlandı.
Burnuma dolan papatya kokusunu ciğerlerime kadar çektim. Bu benim için anne kokusu idi. Çünkü ben anne kokusu nedir bilmezdim... Ağzından hıçkırık kaçtığında başını kaldırarak kenetli ellerimizi yukarıya doğru kaldırıp elime buse kondurdu.
"Ablaa ..." bir sesleniş değil bir yakarıştı. Bu kelime sadece isim değil bir çok anlamı barındırıyordu. Gitme diyordu mesela. Annemden sonra da sen terk etme diyordu...
"Söz ver..." İkimiz de hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk. Odayı seslerimiz inletiyor,gece de şahitlik ediyordu. "Söz ver."
Başımı salladım yavaşça. "Söz, söz veriyorum... Kimseye boyun eğmeyeceğim. Ama sende söz ver ; gitmeyeceğine dair söz ver abla!" Bekledim çaresizce. Dudaklarından o tek kelimenin dökülmesini. Bana umud olmasını. Fakat beklediğim cümleleri sıralamadı. Söylediği sözler gideceğinin kanıtı gibiydi. "Söz ;elini ne zaman yüreğinin üstüne koysan beni yanında hissedeceksin."
Daha da sıktım ellerini, destek vermek amaçlı. Bilsin ki yanındaydım. Her ne olursa olsun. "Söz veriyorum, senin yanında olup seni koruyacağım." Gözümden bir yaş akıp birbirine tutulu ellerimizin üstüne düştüğünde, Berfin başını yavaşça bana çevirdi. Onunda kızaran ve dolan gözlerinden yaşlar akıp yanağından çenesine doğru ilerledi. Bununla dayanamayıp sağ elimi kaldırarak parmaklarımla tek tek sildim. Ablamın yaralarını saramamıştım belki ama Berfin'e aynı şeyi yapmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL OLMUŞ KALPLER DİYARI (Bir Doğu Masalı)
General Fiction🦋 BİR DOĞU MASALI "Bazen bir kadın uğruna bu hale geldiğine inanamıyorum." buz gibi bir tonla konuşan abisinin sesiyle göz kapaklarını esaretle örttü Amer. O sadece bir kadın değildi. O aldığı her nefesti, yaşadığı her andı, yürüdüğü her yoldu...