Kül Olmuş Kalpler Diyarı | 18. BölümDüğünden iki hafta önce, Sozan'ın ağzından ;
Ayak parmaklarımdan saç diplerime kadar uzanan eşsiz bir güzellik vardı, hissedebiliyordum. Yeni yeni uyanan zihnimle bedenimi hareket ettirmeye çalıştım. Lakin üstündeki görünmez ağırlık buna engel oluyordu.Yanımdaki birisi düzenli nefes alıyordu. Ilık temiz kokulu nefesi yüzüme vuruyor, saçlarıma süzülüyordu. Huzurluydum bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum.
İrislerimi yorgunlukla açtığımda yanı başımda yatan hayatımın anlamı olan adamın simasıyla tebessüm ettim. Uyanır uyanmaz sevdiğin adamın yüzünü görmek ne güzel bir duyguymuş meğer...
Pencereden sızan güneş ışığıyla birlikte günün çoktan aydığını anlamıştım. Saçlarım gözlerimin önüne gelip görmemi engellerken başımı hafifçe arkaya attım. Sonrasında sevdiğim adamın ;Cesur'un burnunun üstüne hafif bir öpücük bırakarak fısıldadım. "Bugün ilk işim Bora'ya her şeyi anlatarak evlilikten vazgeçirtmek olacak sevgilim."
O derin uykusunu devam ederken ben çoktan oradan ayrılmıştım...
|||
Öğlen vakti olmuştu ki sabırsızlık içinde elimdeki telefonla gelecek olan mesajı bekliyordum. Bora'ya 'buluşmamız gerek' diye bir mesaj yollamıştım ve cevabını beklemekten başka bir şey gelmiyordu elimden.
Ani bir şekilde gelen bildirim sesiyle ekrana baktım. 'Akşam seni alırım o zaman.'
'Hayır akşam olmaz. Müsaitsen eğer şimdi gel.' mesajı yolladıktan sonra telaş ve merak içinde oturma odasındaki tekli koltuğa oturdum. Daha fazla geç kalamazdım...
Bir yarım saat sonra kapı çaldığında heyecanla açmaya gittim. Bora siyah takım kıyafeti içinde son derece şık dururken kıvırcık olan saçlarını da düzleştirmiş gibi duruyordu. Çakır gözleri gözlerime değdiğinde ise gülümseyerek elindeki yeni fark ettiğim çiçeği uzattı. "Senin için."
Mecburi bir şekilde buketi aldığımda içeriye buyur ettim. Birlikte salona geçtiğimizde onun heyacanlı olduğunu fark ettim. "İçecek bir şey ister misin?"
"Zahmet etme boşuna."
"Peki, otur lütfen." Pencere kenarındaki koltuğa otururken ben de en uzak köşedeki tekli koltuğa oturdum.
"Aslında konuyu uzatmak istemiyorum. Zaten sana daha önce de söylemiştim. " sözlerimle kaşları çatılırken az önce ki mutluluğundan eser kalmadı. "Biz evlenemeyiz." Kaşları sanki daha çok çatılabilecekmiş gibi çatıldığında sözlerime devam ettim. "Ben çok yanlış bir karar vermişim, o zaman sağlıklı düşünemedim. Bu benim hatam. Rica ediyorum beni anlamaya çalış."
Siyah kaşları ardından bana dikkatle bakarken korkuyla dikleşip olabildiğince geriye adımladım. "Ne dediğinin farkında mısın Sozan?!" sesi korkunç bir şekilde gür çıkarken ona inanamaz gözlerle bakmayı sürdürdüm. "Saçmaladığının farkındasındır umarım!" diye sözlerine devam ettiğinde bana doğru adımlayarak aramızdaki mesafeyi azalttı.
Zorlukla yutkunduktan sonra bir soluğu verdim ve konuşmamı ürkek bir şekilde sürdürdüm. "Evet belki saçma fakat doğru olan evlenmememiz. Yani... ben sana karşı en ufak bir şey hissetmiyorum..." yüzü öyle bir hal almıştı ki cümlemi devam ettiremedim.
Başını geriye atıp bir kaç saniye bekledikten sonra sol eliyle sakallarını sıvazlayarak çakır irislerini dikip konuştu. "Bu söylediklerini ne ben duydum ne de sen söyledin." Bakışları ciddileşirken üzerindeki siyah ceketi sakinlikle çıkarıp pencerenin kenarındaki kanepeye doğru adımlayıp sakince oturdu. Beyaz gömleğinin kol düğmelerini açarak katladı. Ona inanamaz gözlerle bakarken o başını kaldırarak çakır irislerindeki ifadesizlikle süzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL OLMUŞ KALPLER DİYARI (Bir Doğu Masalı)
General Fiction🦋 BİR DOĞU MASALI "Bazen bir kadın uğruna bu hale geldiğine inanamıyorum." buz gibi bir tonla konuşan abisinin sesiyle göz kapaklarını esaretle örttü Amer. O sadece bir kadın değildi. O aldığı her nefesti, yaşadığı her andı, yürüdüğü her yoldu...