6.Bölüm Keşif Gezisi

840 88 2
                                    


Biçim Değiştirme dersinde Profesör Mcgonagall'a bir kez daha hayran oldum. Asasıyla yaptığı büyüler benim bu güne kadar yaptıklarımdan tamamen farklı bir incelik gösteriyordu. Bir sihirbazın asasını kullanışına ilk defa şahit olduğum için de olabilir bu tabi. Diğer derslerde genelde teorik bilgi dışında fazla bir aktivite olmamıştı çünkü. Ama Biçim Değiştirmede ilk dersten kibritleri gümüş iğnelere dönüştürmemiz istendi.

Derste beni asıl şaşırtan şey bugüne kadar kendi hayal gücüm olarak gördüğüm sihirli aura aslında gerçekmiş. Bunu herkesin görüp görmediği konusunda net olmasam da Profesörün asasının ucundan çıkan sihirli enerji akımı henüz net göremediğim bir desen haline gelip sonrasında objenin içinde kayboluyordu. Profesör her bileğini hareket ettirdiğinde desenin farklı bir kıvrımının oluştuğunu açık bir şekilde görebiliyordum ama hareketlerindeki hızdan dolayı tam olarak kavrayamamıştım.

Neyse ki gümüş iğneler ödevini yapmadan önce bize daha yavaş bir şekilde büyüyü gösterdi ama masanın domuza dönüştüğü büyü benim için şimdilik imkansızdı. Asayı sallamaya şu ana kadar dikkat etmediğim için sihri hep kabaca kullandığımı fark ettim. Benim asamdan çıkan enerji akımı talimatlarımı gerçekleştirmek için hep kaba kuvvet kullanmış gibi duruyordu. Milda'nın asasından çıkan enerji akımının yoğunluğu ile benimki arasında bir kıyaslama yapacak olsaydık, onunki saç teline benzerken benimki kurşun kalem kalınlığında bir ipe benziyordu.

Profesörün büyüyü gerçekleştirirken kullandığı miktarı ayarlamaya çalışırken dersin sonuna geldik. Ve önümdeki kibritlerin gümüş renginde olmasından dolayı Nev ve John'dan daha iyi olarak kabul edildim.

O gün gece Astronimi dersinde yıldızları ve gezenlerin konumuyla ilgili notlar alırken birden geçmiş dünyamda olan bir telefon uygulaması aklıma geldi. Telefonun arka kamerasıyla etrafına baktığında takım yıldızlarını, gezegenleri, hatta uyduları bile o anki konumlarıyla gösteren uygulamanın bu dünyada sihirle yaratılıp yaratılamayacağı düşündüm. Çapulcu haritası okuldaki tüm mekanları, koridorları ve gizli geçitleri gösterebiliyor ayrıca mekanlarda bulunan insanların isimlerini ve hareketlerini de eş zamanlı yansıtıyor. Buna benzer farklı bir haritayla gökyüzünü yaratmak mümkün olmalı. Belkide zaten birileri bunu yapmıştır.

Tüm derslerden yoğun miktarda ödev dağıyla karşılaşınca istemeden ortak salonda ve kütüphanede daha çok zaman geçirmeye başladık. Ve artık yalnızca biz üçümüz değil bölümdeki diğer tüm öğrencilerde ödevlerin bir ucundan tutmaya başladı. Birinci sınıf olmamız ya da ilk hafta olması öğretmenlerin pek umurunda değil gibiydi.

Hafta sonu sabahı Sihirli Yaratıklar dersinin ödevini tamamladığımızda uzun soluklu bir oh çektik. John kütüphaneden çıkarken "Bir buçuk gün bizim. Lizy şimdi bize vadettiğin keşif gezisine nereden başlıyoruz?" dedi.

"Elimizdekileri ortak salona götürelim sonrasında ilk görmek istediğim yer Quidditch sahası oraya gitmeye ne dersiniz? Birde Şamarcı Söğüt var tabi sonra...."

Ortak salona gidip geri gelirken aramızda konuşarak kimin nereyi önce görmek istediğini tartıştık. Doğal olarak Quidditch sahasına öncelik verildi. Filimde gördüğümden daha profesyonel yapılmıştı sadece birkaç ahşaptan oluşan izleme kuleleri yoktu. John ve ben heyecanla etrafa bakıp uçmakla ilgili hayaller kurarken yanımızda Nev'in gerginliğini fark etmedik. Şamarcı Söğüt'e giderken endişelerimi ikisiyle paylaşmaya kara verdim.

"Daha önce aranızdan biri süpürgeye bindi mi?"

Nev ve John aynı anda başlarını sallayıp hayır dedi. Sonra üçümüzde rahatlamış bir şekilde iç çektiğimizde birbirimize bakıp bir süre hiçbir şey demeden sadece güldük. Öğle yemeğine kadar gezmek istediğim dış alanların çoğuna gitmiştik. Yemekten sonra ise kütüphanede Nev ve John'un ödevlerini bitirmesini beklerken öğrendiğim yeni bir sihri uygulamaya başladım. Eğer sihir başarılı olursa kendime ait çapulcu haritasının temellerini bugün atmış olacağım. Geçen hafta içi satın aldığım parşömeni, tüy kalemi ve mürekkebi büyüledikten sonra yanımızda uçmaya başladılar.

Son derece tuhaf bir manzaraydı bu yüzden yanımızdan geçen herkes garip garip bize bakıyorlardı. Üçümüz önde yürürken büyülediğim eşyalar arkamızdan yüzüyorlardı. Tabi sadece bu da değil tüy kalem kendiliğinden mürekkebe dalıp çıkıyor sonrasında ise nizamlı şekilde parşömene bir şeyler yazıp çiziyordu. Dışarıdan göründüğü kadar kolay değildi tabi ki. Sürekli asam ile gittiğimiz yerleri tarayıp kaleme bu görüntüleri iki boyutlu olarak aktarıyordum.

Nev ve John bunun neden gerekli olduğunu sorduklarında sadece eğlence için olduğunu söyledim. İlk birkaç gün işkence gibi gelen labirent gibi olan koridorlar şimdi bize son derece eğlenceli bir hazine avını andırıyordu. Tabi kitaptaki bilgilerime dayanarak bazı yerleri özellikle arıyordum. Mesela öğlen yediğimiz neredeyse her şey sindirilmeye yakın olduğunda mutfağın bulunduğunu tahmin ettiğim bir yere doğru yöneldik.

Önümüzde bulunan tabloya geçitten geçmemiz için ne yapılması gerektiğini bilmediğimizden bilinen yöntemleri tek tek her bir noktasına uygulamaktan başka çaremiz yoktu. Sonuçta önceki hayatımda bu kitapları okuduğumdan beri baya bir süre geçmişti ve detayları net bir şekilde hatırlamıyordum. Sonunda meyve kasesindeki bir iki meyveyi peş peşe gıdıkladığımızda geçit kendiliğinden açıldı.

İçeride sürekli oraya buraya koşuşturan bir sürü ev cini vardı ve görüntülerini nasıl tarif etmeli? Çok tatlı olduklarını söylemekten başka bir şey diyemiyorum. Mutfakta karnımızı doyurduktan sonra her biri ellerinde yanımızda götürmemiz için bir sürü şey hazırlamışlardı.

"Hogwarts'da böylesine güzel yerler olması ne kadar güzel."

Nev kendinden geçmiş bir şekilde elindeki kremalı turtasını kemirirken bir yandan da böyle şeyler söylemeye devam etti. Onu ikimizde susturmadık çünkü tamamen aynı fikirdeydik. Gün boyu yürümekten bir hal olmuş şekilde ortak salona geldiğimizde kendimizi şöminenin başına attık. Havalar özelliklede geceleri soğumaya başlamıştı. Gün boyu sürekli çizim yapan tüy kalemini ve mürekkep şişesi azat edip bir köşeye koydum. Parşömeni açıp dikkatlice incelemeye başladığımda Nev yanıma oturup aynı ilgiyle bakmaya başladı.

Sihirli bir dünyanın avantajları kesinlikle teknolojik gelişmelerin yetersizliğini kapatabiliyor. Harita o kadar detaylıydı ki baskı makinesinden alınmış gibi bir hissiyat veriyordu. John'da sonunda ilgilenip yanımıza geldiğinde " Tüm gün boyunca gezdiğimiz yerler sadece bu kadar mı?" diye sordu.

"Elimde bulunan parşömen sadece okulun birinci katını gösteriyor." Sonra kenara ayırdığım diğer sayfalarıda yere serdim ve ona tek tek gösterdim.

"Bugün sadece belli bir alanı gezebildik. Muggle dünyasında olsaydık çoktan okulun dış sınırlarına göre içeride ne kadar alanın gezilmediğini belirleye bilirdim ama burada sihirle genişletilmiş alanlar sonradan uzay boşluğu yaratılmış odalar ve başka katlara gitmeni sağlayan kapıların olduğu duvarlar var." İçimi çekip "Sadece bugün gezdiğimiz yerleri gördün. Bak burada yıldızla işaretlenen alan bizi ikinci kattaki tılsım sınıfına giden koridora çıkarmıştı. Kaldı ki bu birinci kattan ikinci kata geldik demek oluyor." Dedim.

Omzumu silkip parşömenleri teksek rulo haline getirip buruşmamaları için geçmiş hayatımda bazukaya benzer çantanın içine koydum.

"John bence ikimizde yandık, Lizy'nin bizi bu okulun her deliğine girene kadar bırakmayacaktır." Nev'in yorgun bakışlarıyla John'un inanamamış haline bakarak kocaman bir sırıtış yüzüme geliverdi.

"Merak etmeyin yedi yıl boyunca buradayız bu haritayı tamamlamak için bolca zamanımız var. Madem sıkıldınız değişiklik olsun diye yarın kahvaltıdan sonra gölün yanına gidip biraz sihir alıştırması yapalım mı? Çağırma büyüsünü öğrenmek istiyordunuz."

İki arkadaşımın yüzlerindeki ifadeler düzelip yerine heyecan geldiğinde konuşmalarımız konusunun sürekli değiştiği bir sohbete daldık.

Yeniden Doğduktan Sonra Sakin Bir Hayat İstiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin