Jungkook hâlâ kucağımdayken belinden tutup Taehyungu görmek adına yana kaydırdım. Tae kaşları çatık ve somurtmuş bir şekil Jungkook'a bakıyordu. Jungkook'ta aynı şekilde Taehyung'a bakıyordu ama tek fark kollarını göğsünde bağlamıştı.
Jungkook'un sakinleştirmek amacıyla baş parmağımla belini okşarken dikkatimi Taehyung'a verdim.
"Ya Yoongi-ah! O kadar sana seni sevdiğimi söyledim beni reddedip durdun. Hem kim bu?"
"Hah! Asıl sen kimsin?"
"İlk ben sordum kimsin sen?"
"Ama ilk cevaplayan sen olacaksın. Sen kimsin?"
"Yeter! Susun hemen."
İkisi de sütten çıkmış ak kaşık gibi masum masum bana bakmaya başladılar. Tae'ye döndüm tekrar. Sonuçta yeni gelmişti.
"Ya hyung benim ne eksiğim var da onunla çıkmaya başladın?"
"Tae yine mi bu konu. Aramızdaki yaş farkından tut kuzen olmamıza kadar bir çok sebep var."
Jungkook'a dönmüştü. "Hey, sen. Kaç yaşındasın?"
Cevaplamak için dönüp bana baktığında sevimliliğine dayanamayıp belindeki kollarımı sıkılaştırdım.
"20 yaşındayım."
"Ne! Hyung ben de 20 yaşındayım ama sen beni değil onu mu seçtin?"
"Tae biz kuzeniz kabullen şunu artık. Ayrıca hani artık beni sevmiyordun."
"Evet o anlamda sevmiyorum ama sadece... ee sadece kuzenime biraz fazla değer veriyorum ve kıskanıyorum olamaz mı?"
Güldüm. "Evet bak bu olabilir. Bir an da neden geldiğini anlatmadın. Bir sorun yok değil mi?"
"Kucağındaki beden dışında yok çok şükür."
Jungkook somurtarak tekrar bana döndüğünde ne diyeceğimi bilemeyip konuyu değiştirdim. Umarım uke tribi falan atmazdı...
"Evet Taehyung seni dinliyorum."
"Ha evet hyung. Benim buraya gelme sebebim Seul Üniversitesinden BURS ALMAMM!!"
Bir an Jungkook'u unutup ayağa kalktım Taehyung'a sarıldım. Tabii o sırada Jungkook yere düşüp dizini sert bir şekilde vurduğu için endişeyle yanına çömeldim.
"Ahh!"
"Aman Tanrım Jungkook çok üzgünüm. Neren acıyor, çok acıyor mu?"
"Ben buz getiriyim."
Tae mutfağa giderken ben de Jungkook'u kucağıma alıp üçlü koltuğa uzandırdım. Dizi kızarmıştı. Yüzünü okşadım ve yanağından öptüm. Gözleri dolmuştu.
"Bebeğim çok özür dilerim ağlama lütfen."
İçeri girip buzu uzatan Taehyun'tan alıp yavaşça kızaran bölgeye koydum. Soğuk olduğu için mızmızlanan Jungkook'u sakinleştirmeye çalışıyordum.
Heralde Taehyung bana acımış olcak ki Jungkook'la konuşmaya çalıştı.
"Jungkook yaşıt olduğumuz için birbirimiz üzmeyelim ve iyi anlaşalım. Sen hangi üniversiteye gidiyorsun?"
Yanlış yarden girdin Tae. Hâlâ gözleri dolu olan Jungkook daha da mızmızlandı. "B-ben hala liseye gidiyorum. Ama iyi anlaşalım."
Taehyung şaşırıp bana baktığında omuz silktim. "Ama 20 yaşındasın değil mi?"
"Evet. Sen ne okuyorsun?"
"Ah ben mi? Ben de hyung'um gibi öğretmek olmak istiyorum."
"Tamam da branşın ne?"
"Ha ben müzik öğretmenliği okuyorum."
Taehyung ilgisini dağıttığı için buza çabuk alışmıştı. Tekrar Jungkook'un yanağına dokunduğumda tısladı.
"Yah! Elin buz gibi. Dokunma bana Taehyung-sshi ile konuluyoruz burada."
Tek kaşımı kaldırdım. "Demek öyle. Tamam ben de gidip çözdüğün soruları kontrol edeyim. Ama baştan söyleyim her yanlış bir soru için bir ceza. Kabul ediyor musun?"
"Tamam git hadi git. Tae gel sende yanıma otur."
Şaşkınca ayaklandım ve çalışma odama gittim. Ne çabuk sevmişlerdi birbirlerini. Daha az önce laf atıyorlardı birbirlerine. Soruları kontrol etmeye başladığımda ilk beş sorudan sadece iki doğrusu vardı.
Hepsini bitirdim ve 15 sorudan 9 doğrusu vardı. Geriye kalan 6 yanlış için cezalarını şimdiden düşünmeye başlasam iyi olur.
🤎
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Private Lesson |YoonKook|
FanfictionYoongi sınıf öğretmeni olduğu sınıfın, sınıf başkanıyla kapı komşusu olur ve bir şekilde yakınlaşırlar. Başlangıç: {12.04.20} Bitiş: {02.06.20} #1-yoonkook #1-kookga #2-vmin #5-j-hope #6-sugakookie