Ruh,kelimesi hem din hem de felsefe de insanın özü olarak geçer. Ruhu olmayan insanın cansız bir maddeden farkı yoktur. Ruhu olmayan insan hangisidir diye düşünürsek de sorumuzun cevabı ölü bir bedendir.
1907 yılında ruh kavramına önem veren bir doktor olan Dr. MacDougall altı hastayı kendine denek olarak seçti. Kendince ilginç bulduğu bir deneyi yapmak için hastaları terazili yataklara yerleştirdi. Hastaların ölmeden önceki ve öldükten sonraki kilolarını ölçtüğünde garip bir şeyle karşılaştı. İşte ruhun 21 gram olduğunu da böyle hesaplamış oldu.
Yıllarca yaşayan insanın ruhu sadece 21 gramdı. Yaşadığı acılar,sevinçler,tüm o hüzünler 21 gramdı. Öldüğünde giderken bıraktığı benden kilogramlarca ağırken alıp gittiği şey sadece 21 gramdı.
İnsan bazen yaşarken de ruhsuz hissederdi. Kayra sabaha karşı uyuduğunu bildiği Pamir'i izlerken 21 gram hafifleyip hafiflemediğini merak ediyordu. Bu hafiflik yanlış anlaşılmasın ölüm değildi. Zaten Kayra buna dayanamazdı. Bu ruhsuzluk Pamir'in gözlerinde gördüğü şeydi. Onun gözlerindeki yaşam enerjisi çekilmiş mutsuzluk tüm bedenini ikinci deri gibi sarmıştı. Kayra onun uyuyan bedenini seyrederken Pamir o sıra bile farklı görünüyordu. Morarmış göz altları teninde yer etmişti. Tişörtünün yakasından belli olan köprücük kemikleri sanki daha çok belli olmaya başlamıştı ki bu Pamir'in kilo kaybettiğini gösteren tek şey değildi. Kayra onun yavaş nefes seslerini uzun süre dinledi. Uzun süredir uyumadığını biliyordu. Bu yüzden ses çıkarmadan odasından çıktı. Pamir'in biraz daha uyuması lazımdı.
Dün gece beklenmedik buluşma yaşanmıştı. Kayra onu görmeyi beklemiyordu. Kapıyı açtığında Pamir'in yüzünü gördüğünde neler hissettiğini bir o biliyordu. Ne yapacağını bilememişti. Özlemini göz ardı etmiş sadece Pamir'i iyi hissettirmeye çalışmıştı ama başarısızdı. Zaten bu durumda ne yapabilirdi ki? Sezgin'e ne kadar değer verdiklerini biliyordu. Kayra bile bu kadar kötü hissediyorsa diğerlerini düşünemiyordu.
Ev sessizdi. Annesi dün geç geldiğinden dolayı hala uyuyor olmalıydı. Adımlarını onun odasına doğru çevirdi. Kapıyı yavaşça açıp aralıktan içeri baktı. Tahmin ettiğinin aksine annesi uyanmış yatağında bilgisayarıyla uğraşıyordu.
"Anne?"
Annesi bilgisayara bakmayı kesip oğluna baktı.
"Kayra,uyandın mı?"dedi gülümseyerek. O sırada yakın gözlüklerini ve bilgisayarını kapatıp kenara koymuştu. Kayra odaya girip annesinin yatağına oturdu. Bu odaya sık girmezdi. Babasının evde olduğu zamanlar asla uğramazdı. Bu oda evin gizli bir yeri gibiydi onun için. Annesi onun yanına çektiğinde Kayra annesine sıkıca sarıldı.
"Koca bebeğim benim,"dedi Kayra'nın saçlarına öpücük kondururken. "Kayra'm neyin var annecim?"
Günlerdir annesi de farkındaydı Kayra'nın ruh halinin ama oğlunun ağzından tek kelime alamamıştı. Üzerine gitmediği için de sorunun sebebini öğrenememişti. Kayra bu sefer de öyle yapıp sessiz kalmıştı.
"Dün bir arkadaşım geldi. Şu an odamda yatıyor."
"Ege mi? Onu en son Manhattan'da görmüştüm."
"Hayır,"dedi Kayra annesinden yavaşça ayrılırken. "Sen tanımıyorsun."dedi yalan söyleyerek. Aslında yalan da sayılmazdı.
"Tamam o zaman. Tanışırız. Hadi gel, arkadaşın uyanana kadar ikimiz güzel bir kahvaltı hazırlayalım."
Annesi ilk banyoya doğru gittiğinde Kayra odasına gidip Pamir'i bir kez daha kontrol etti. Hala uyuyordu. Mutfağa geçtiğinde birkaç saniye sonra annesi de üzerini değiştirmiş bir şekilde gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/182803048-288-k389543.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COINCIDENCE ✓
FantasíaTanışmak tesadüftür,arkadaşlık seçim ama aşk tamamen kaderdir. -BxB hikayedir.