ADANA

4.8K 209 18
                                    

"Herkesin özlediği, düşlerini kurduğu bir şehir vardır. Ben Adana'yı severim. İşte orada, Adana'da, sevdiğim insanlar yaşar."
- Yılmaz Güney

Hava aşırı sıcak ve bunaltıcıydı. Geleli birkaç gün olmuştu. Karaca, Adana'ya hala alışamamıştı. İstanbul'u özlüyordu. Elimde olsa şimdi kaçar giderim, dedi kendi kendine. Azer' i seviyordu hatta çok seviyordu ama onun hayatına adapte olmak çok zordu.

Azer' in ailesi onu çok sıcak karşılamışlardı. Her istediği yapılıyordu. Alışık değildi Karaca bu kadar ilgiye. Garipsiyordu bazen onları. Kendi ailesinde kimse sevdiğini belli etmezdi ve herkes mesafeli dururdu. Burada öyle değildi. Geldikleri günden beri akrabalar ve komşular sürekli ziyarete geliyordu. Azer için geldik deseler de Karaca kendisini görmek için geldiklerini biliyordu. Aileye yakışan bir gelin olup olmadığını kontrol ediyorlardı herhalde.

Düşüncelere daldığı sırada omzunda hissettiği el yüzünden sıçradı. Azer şaşkın gözlerle ona bakıyordu.

"Noldu? İyi misin?"

"İyiyim. Bir an boş bulundum da."

"Sen niye burada yalnız oturuyorsun? Kimse yok mu? Ceylan nerede? Dur ben bir bakayım."

Azer içeri gitmeye yeltenince kolunu tutup onu durdurdu. İçeride bir sürü misafir vardı ve Karaca onlardan zor kurtulmuştu. Fırsat bulduğu ilk anda kendini bahçedeki çardağa atmıştı. Şimdi o kalabalık ile tekrar uğraşmak istemiyordu.

"Gitme Azer. Otursana yanıma."

Azer dediğini yaptı ve yanına oturdu. Karaca başını omzuna yasladı ve gözlerini kapattı. Azer' in odunsu parfüm kokusu burnuna geliyordu. Sessizce birlikte nefes alıp verdiler. Karaca üzerindeki baskının hafiflediğini hissetti. Azer' in yanında güvendeydi.

"Bizans'ı çok mu özledin?"

"Nerden çıktı bu şimdi?"

"Geldiğimiz günden beri huzursuzsun. Bir şeylerin özlemini çekiyor gibisin Karaca. Ben hissediyorum bunu. Senin üzülmene dayanamıyorum."

"Üzülmüyorum Azer... Evet İstanbul'u biraz özledim ama burada olduğuma pişman değilim. Sen benim için üzülme."

"Hee kolaydı sanki. Sen üzüldüğün zaman kalbimde hissediyorum kızım ben. Böyle bir sevda bizimkisi."

Karaca güldü ve Azer' e sarıldı. İstanbul falan umrumda değil, onun için vazgeçmeye değer, diye düşündü. Azer onu alnından öptü. Karaca başını tekrar Azer' in omzuna yasladı. Azer onun için çok çabalamıştı. Karaca bunu biliyordu. Azer, ona çok şey öğretmişti. Sevilmeyi öğretmişti. Vazgeçmemeyi. Dik durmayı. En önemlisi de cesareti. Karaca'nın o kadar olaydan sağ salim çıkmasında Azer' in yaptıklarının etkisi büyüktü.

"Biliyor musun Karaca, ben o Bizans'ta sırtımı kimseye dayamamıştım. Ta ki sen gelene kadar."

"Nasıl yani?"

"Orada kimsem yoktu. Güvenmezdim kimseye. Sonra bir gün sen geldin, arabamın yan koltuğuna oturdun. İşte o gün benim koca Bizans'ta güvenebileceğim birisi oldu. Sırtımı sana dayadım Karaca. Sadece sırtımı dayamadım, kalbimi de verdim."

PerestişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin