Mezarlıktan çıktı ve elindeki başörtüsünü katladı. Ailesini burada bırakmak içini acıtıyordu. Çok kişiyi kaybetmişti. Her kaybı kalbinden bir parçayı söküp götürmüştü. İlk kaybından sonra daha fazla acıtamaz demişti ama sonrakiler ondan da beter acıtmıştı. Daha kaç kişiyi kaybedecekti? Daha ne kadar ruhu yaralanacaktı? Allahım sen bana bir acı daha yaşatma, diye dua etti ve mezarlık çıkışında bekleyen Murat'ın yanına gitti.
"Gidelim mi yenge?"
"Gidelim Murat."
"Başın sağ olsun yenge."
"Dostlar sağ olsun."
Birlikte sessizce yürümeye başladılar. Araba az ilerideydi. Murat'ın etrafı kontrol ettiğini gördü. Her zamanki gibi tetikteydi. Azer onu Yılmaz'ın yerine göndermişti. Murat çok pinpirikliydi. Sürekli Karaca'nın dibindeydi ve onu sadece evde yalnız bırakıyordu. Karaca ne zaman görse kapının önünde nöbet tutuyordu. Tam bir görev adamıydı. Onun ne ara yediğini, içtiğini veya uyuduğunu hiç bilmiyordu.
Arkalarından tanıdık bir ses gelince Murat hızla belindeki silahı çıkardı. Karacayı arkasına almıştı. Ona siper oluyordu. Ne ara bu pozisyona geldiklerini anlayamadı. Çok hızlı hareket etmişti. Az ileride ona seslenen Duygu ile göz göze geldiler. Şaşkın gözlerle onları izliyordu.
"Murat ne yapıyorsun? Arkadaşım o benim!"
"Güvenilir mi yengem?"
"İndir şu silahı! Güvenilir."
Murat silahı indirince, hızlı adımlarla Duyguya yaklaştı ve birbirlerine sarıldılar. Onu özlediğini fark etti. Buralarda tek arkadaşıydı oydu. Zamanında Karaca'ya mahalle için savaşırken çok yardım etmişti. Gözünden akan yaşı sildi ve onu baştan aşağı süzdü. Hiç değişmemişti.
"Hiç değişmemişsin..."
"Ama sen çok değişmişsin Karaca."
"Nasıl yani?"
"Azer Kurtuluş mu? Gerçekten mi?!"
Ona gülümsedi ve koluna girip yürütmeye başladı. Hakkı vardı. Bir zamanlar düşmanı olan adam şimdi arkadaşının kocasıydı. Bu çok garip bir durumdu. Duygu kızgın gözlerle ona baktı. Diyecek bir şeyi yoktu. Azer'i sevdiği için kimseden özür dilemeyecekti.
"Sevda böyle bir şey Duygu. Bir gün sen de anlarsın."
"Sanmıyorum. Hayırdır bu eleman ne iş?"
"Bu Murat. Azer'in adamı. Beni korumak için burada. Murat bu da Duygu. Benim yakın arkadaşım."
Duygu başıyla selam verdi ama Murat oralı bile olmamıştı. Yaptığı çok kabacaydı. En azından selam vermeliydi. Yalandan öksürdü ve Murat'a baktı.
"Abime laf edenlerle muhattap olmam yenge."
"Allah Allah sanki abisi sütten çıkmış ak kaşık."
"Dedi Çukur da büyüyen kız."
"Nesi varmış Çukur'un?"
"Pislik yuvası!"
"Murat!!"
"Sen gitte Adana'na bak! Pis keko!"
"Adana'ya kurban ol sen kezban!"
"Duygu!!"
"Neyine kurban olayım be? Senin gibi dağ ayısı doludur orası!"
"En azından dağ ayısı dolu, sizin gibi dağ dom-"
"Yeter!!! Kesin artık!!"
"Kusur bakma yenge. Tutamadım kendimi."
Murat başını önüne eğdi ve geri çekildi. Yaptığı şey çok saygısızcaydı. Hem Çukur'a hem de arkadaşına hakaret etmişti. Göz ucuyla Duyguya baktı. Murat'ı parçalayacak gibi bakıyordu. Derin nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı. Murat'ın, Çukurdan nefret ettiğini biliyordu ama bu kadar büyük olduğunu tahmin edememişti. Pislik yuvası olarak görüyordu. Mahalleye ilk geldiklerinde de etrafa tiksinerek bakmış ve herkesi görmezden gelerek sadece Karaca ile konuşmuştu. Azer tam adamını bulmuştu gönderecek çünkü Murat onu asla aratmıyordu. Yerini doldurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...