DAVET

3.1K 144 21
                                    

Evin kapısını yavaşça çaldı. Ablası kapıyı açınca selam verdi ve içeri girdi. Bütün aile yemek masasında toplanmıştı. Hepsine tek tek baktı. Çok kayıp verdik be, dedi içinden. Bu zamana kadar sevdiklerinin çoğunu kaybetmişti. Daha fazlasını kaybetmeyecekti. Bunun için savaşıyordu. Hem Çukur için hem de sevdikleri için. Bunu ailesine, babasına ve sevdiği kadın Sena'ya borçluydu.

Ellerini yıkadıktan sonra kurulan sofraya oturdu. Herkes başlamak için onu beklemişti. Masanın başına oturdu ve herkese başlaması için işaret verdi. Onlara vermesi gereken bir haber vardı ancak ne zaman söylemesi gerektiğini kestiremiyordu. Yemeğin bitmesini bekledi. Tatlılar servis edilirken söylemeye karar verdi.

"Abla, Nehir gelin boşverin tatlıyı şimdi. Hepinize söylemem gereken bir şey var."

Herkes masanın etrafına toplanınca ayağa kalktı ve boğazını temizledi.

"Karaca'dan haber aldım... Bugün evlenmiş. O artık resmen Kurtuluş oldu."

Derin bir sessizlik oluştu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Aileden kimse bu evliliği onaylamıyordu ama yapacak bir şeyleri de yoktu. Karaca'yı o adama Yamaç vermişti. En sonunda sessizliği bozan Salih oldu.

"Demek evlendi Karagül hee. Selim burda olsa ne sevinirdi... Gerçi o herifle evlenmesine hayatta izin vermezdi ama..."

"Ne sevinmesi kesin ağlardı o bebe. Eee kızını veriyor kolay mı? Hele ki Karaca onun biricik kızıydı."

Sessizlik tekrar oluştu. Şimdi herkesin içini hüzün kaplamıştı. Selim Koçovalı çok sevdiği, uğruna canını verdiği kızının evlendiğini göremeden ölmüştü. Yamaç kalbinin ağrıdığını hissetti. Abisini çok özlüyordu. Akın'a baktığında göz yaşını sildiğini gördü. Babasından sonra zor toparlamıştı. Karaca da gidince iyice yalnız kalmıştı. Annesine destek olmaya çalışıyordu ama kendisi de her an yıkılacak gibiydi. Selim'in ölümü ailedeki herkese ağır gelmişti.

"Amca müsaadenle ben kalkıyorum." dedi Akın. Hiçbir şey demedi ona. Yalnız kalmaya ihtiyacı olduğu belliydi. Belki kaybettiği babasına ağlardı veya evlendiğini bile göremediği kız kardeşine... Akın hiçbir şey demeden çıktı gitti. Geri kalanlar arkasından bakakalmıştı. Annesi konuşunca herkes ona doğru döndü.

"Karacam benim güzel torunum ne de mutlu olmuştur şimdi. Düğünde yapmışlar mı Yamaç?"

"Hayır anne düğün yapmayacaklarmış. Kendi aralarında davet düşünüyorlarmış. Bugün sadece nikah kıymışlar."

"Ah yanımızda olsaydı bizde şahit olsaydık o mutluluklarına... Neyse madem nikaha gidemedik bizde gelinliğini yollarız."

"Ne gelinliği ana? Adamlar bizi davet bile etmemiş sen hala ne diyorsun?"

"Aslında abi davet ettiler. Azer bana bir davetiye göndermiş."

Azer'in gönderdiği davetiyeyi masaya koydu. Davetiye Cumali'den başlayarak herkesin elinde dolaştı.

"Çukur'u bırakıp gidemeyeceğimizi hepiniz biliyorsunuz. Savaşın ortasındayız. Kalemizi terk ettiğimiz her an saldıra uğrayabiliriz. Annem gelinlik konusunda doğru dedi. Hiçbir şey yapamıyorsak en azından gelinliğini gönderelim. Anne sen ablamla veya biriyle çıkıp Karaca'nın beğeneceği tarzda bir şeyler bakarsın."

Annesi başını sallayarak onayladı. Herkese tekrar baktıktan sonra odasına çıkıp dinlenmeye karar verdi. Bugün yaşananlar onu yeterince yormuştu.

 Bugün yaşananlar onu yeterince yormuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
PerestişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin