KRALİÇENİN ÖFKESİ

2.8K 142 56
                                    

"Korkmayın, kraliçe, kan çoktan toprağa karıştı. Ve döküldüğü yerde üzüm salkımları büyüyor."
- Usta ve Margarita / Mihail Bulgakov

Günlerdir hastane koridorlarında sevdiği adamı bekliyordu. Kalbinin ağrısı geçmiyordu. Her an ona bir şey olacak diye korkuyordu. Yemiyordu, içmiyordu ve uyumuyordu. O uyanana kadar yaşayamazdı. Eğer ölürse o da onunla birlikte ölürdü. Bundan emindi. Ağlayamıyordu. Artık göz yaşı kalmamıştı. Sevdiklerinin her biri elinden alınırken Karaca sadece ağlamıştı. Ağlamıyordu. Öfkeliydi. Her şeyi yakıp yıkacak kadar öfkeli...

Derin nefes aldı ve koridorda bekleyenlere göz attı. Annesi duvara başını koymuş uyuyakalmıştı. Günlerdir hastanedeydi. Bir evlat acısına daha dayanamazdı. Dua ediyordu ve bekliyordu. Elinden başka bir şey gelmiyordu. "Allahım sen bana başka bir evladımın daha acısını gösterme..." diye dua ettiğini duymuştu Karaca. Ağlamamıştı. Canı ne kadar yansa da dik duruyordu.

"Dik durucaz. Bize yakışan bu. Eğer ölürse sabredip, yüreğimize taş basarız. En sonunda hepimiz Allah'a dönücez."

Annesi böyle söyleyerek kendini avutuyordu ama Karaca biliyordu, oğluna bir şey olacak diye korkuyordu. Geceleri aniden uyanıyor, bazen uyurken bile adını sayıklıyordu. Kimsenin olmadığı zamanlarda üzüldüğünü de görmüştü Karaca. Fadik Kurtuluş, hayatında gördüğü en mükemmel anneydi.

Daha fazla yerinde oturamadı ve koridorda volta atmaya başladı. Koridordakiler ona bakıyordu. Durdu. Benim yerimde Azer olsaydı böyle durup beklemezdi, dedi kendine. Bütün herkesi öldürür ama yine de durmazdı. Karaca da durmayacaktı. Sevdiğim adamı bu hale getiren herkes hesabını verecek, diye mırıldandı.

"Yılmaz..."

"Efendim Karaca?"

"Yürü gidiyoruz."

"Nereye?"

"Eve. Oradan da başka bir yere gidicez. Ceylan, Barış siz burada kalın. Dikkatli olun Azer'e suikast düzenlemek isteyen olabilir. Yoğun bakıma giren doktor ve hemşirelerden, gördüklerimiz dışında kimseyi sokmayın."

Arkasını döndü ve merdivenlere doğru ilerledi. Yılmaz peşinden geliyordu.

"Yılmaz adamlara haber ver hastaneye abini görmeye gelen kimseyi almasınlar. Hatta o koridora, biz ve sağlık çalışanları dışında kimse alınmasın. Hastanenin çevresini kollasınlar. Bana güvendiğin, 10 tane, en kıyıcısından adam ayarla. Söyle Murat'ı bulup, depoya getirsinler. Onunla görülecek bir hesabımız var. Bir de şu Adananın büyükleri ile de toplantı ayarla..."

"Karaca ne oluyor?"

"Abini bu hale getirenlere hesap sorucaz Yılmaz. Var mısın?"

"Sonuna kadar Allah'ını sevdiğim!"

Hastanenin çıkışına doğru yürüdüler. Danışmanın orada biri, görevliler ile kavga ediyordu. Seslerden bir tanesi çok tanıdıktı. Karaca biraz bakınca onun Sedef olduğunu anladı. Yetmişti artık bu kadın! Ne sanıyordu kendini?! Hiç utanmadan bir de buraya mı gelmişti? Adımlarını hızlandırdı ve danışmada kavga eden Sedef'in yanında durdu.

"Hayırdır Sedef ne işin var burada?"

"Karaca geldin mi?! Beni içeri sokmuyorlar bunlar. Azer'i görücem!"

PerestişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin