Aynada son kez görünüşünü kontrol etti ve yakalarını düzeltti. Fena gözükmüyordu. Kıyafetleri düzgün ve şıktı. Tam sevdiği gibi. Bir an gözü yatakta uyuyan karısına takıldı. Üstü çıplaktı. Dün geceden sonra mırıldanarak uyuyordu. Ne kadar şanslı olduğunu anlayınca gülümsedi ve alnına öpücük kondurdu. Karaca Kurtuluş, hayatının anlamı olmuştu.
İnce örtüyü onun yorgun vücuduna örttü ve ses çıkarmadan odadan çıktı. Bugün depoları kontrol etmesi gerekiyordu. Ruslarla olan teslimatı vardı ve Yıldırım'ı bulmalıydı. Öğleden sonra ise konsey ile toplantısı vardı. Artık konseydeki üye sayısı azalmıştı ve yönetmek daha kolaydı. Tek sorun ölen adamların yerine koyduğu adamların güçlenmeye başlamasıydı. Buna bir çözüm bulmalıydı. Saim gibi bir düşmanla tekrar uğraşamazdı.
Derin bir nefes aldı. Telefonunun titrediğini duyunca ekrana baktı. Yeşil göz arıyordu. Kimsenin anlamaması için ona kendi aralarında lakap takmışlardı. Böylelikle dikkat çekmiyordu. Yıldırım onun hain olduğunu anlamamalıydı. Bu yüzden Azer ona silah vermişti. Kendi korumalıydı. Silah kullanmayı biliyordu ama adam öldürmemişti. "Ben doktorum" demişti Azer'e.
"Benim işim can almak değil, can kurtarmak... Bunu birini öldürmek için kullanamam." diyip reddetmişti silahı. Azer onun için endişeleniyordu. Hayatını tehlikeye atmıştı. Yıldırım kimseye acımazdı ve en ufak bir açıkta ona da acımayacaktı. Sakince telefonu açtı.
"Alo?"
"Abi benim... Ali?"
"Numaran kayıtlı. Noldu? Kötü bir şey yok inşallah?"
"Hayır... Hayır yok ama şey... Geçen gün verdiğin emanet var ya onu bana tekrar verebilir misin?"
"Olur. Gönderirim bugün çocuklarla. Bir sorun mu var?"
"Yok yok... Sağ ol abi. Bir de şey var ne kadar doğru bilmiyorum tabi ama Yıldırım bugün Ruslara saldıracakmış galiba. Ruslar kim bilmiyorum. Belki seninle ilgilidir..."
"Ben biliyorum. Sağ ol kardeşim haber verdiğin için. Kapatmam gerek..."
"Görüşürüz abi."
Demek Yıldırım bugün saldıracaktı. O zaman onu karşılayalım, dedi iç sesi.
Salona girdi ve içki masasına ilerleyip kendine viski doldurdu. Bu evde kaldığı her andan tiksiniyordu. Azer Kurtuluş işi becerememişti. Dedesi ölmediği için oyuna devam etmek zorundaydı. Hain olduğunu anlaşılmamalıydı. Artık anlasa da fark etmez, dedi iç sesi. Evet artık umrunda değildi. Tek istediği bu adamdan kurtulmaktı. Bunun için her şeyi yapardı.
Ona baktıkça aklına annesi geliyordu. Annesinin kimsesizliği ve çektiği acılar geliyordu. Gülüşünü duyuncada abisini hatırlıyordu. Abisinden çaldığı gülüşler, onu içine attığı yalnız ve karanlık hayatı hatırlıyordu. Öyle zamanlar da kalkıp dedesini boğmamak için kendini zor tutuyordu. Ayakta kalmak ve düşüncelerini susturmak için içmeye başlamıştı. Son zamanlarda sürekli içki içiyordu. Abimi uyuşturucuya düşürdü, beni de içkiye, diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...