Kocasının kolunu yavaşça üstünden kaldırdı ve yataktan çıkıp, iç çamaşırlarını giydi. Azer ile tatile çıkmışlardı. Adana'dan uzaktalardı. Yaşadıkları şeylerden sonra Azer kaçar gibi evden uzaklaşmıştı. Açıkçası bu tatil Karacanın işine gelmişti çünkü ne zamandır baş başa kalamıyorlardı. Evlenmeden önce ve sonra başlarından bela eksik olmamıştı. Birlikte kafa dinlemeleri mükemmeldi. Azer onu çevreyi gezdirmiş ve atış yapmasını öğretmişti. Birlikte yüzüyor, geziyor ve akşamları ormanın içindeki kulübelerinde vakit geçiriyorlardı. Uzun zaman sonra rahatlamış hissediyordu.
Adana'ya döndüklerinde uğraşacakları çok dert vardı. Saim ölmüştü. Artık en büyük düşmanları Yıldırım ve torunuydu. Bir de Sedef vardı. Ondan da hesap sorulmalıydı. Tabi en büyük dertleri Barışı da unutmamalıydı. Azerin eve dönünce Barışa ne yapacağını merak etti. Acaba onu kovacak ya da vuracak mıydı? Kendi kardeşini öldüreceğini düşünmüyordu. Zaten annesi izin vermezdi böyle bir şeye. Hayatlarının yavaşta olsa düzene girdiğini düşünüyordu. En azından Azer artık yanlarındaydı.
Uyuyan kocasına baktığında güneş ışığından rahatsız olup kıpırdandığını gördü. Azer resmen uyanmamak için direniyordu. Eğildi ve çıplak göğsüne öpücük kondurdu. Azerin iç çektiğini duyunca gülümsedi. Çoktan uyanmıştı bile.
"Hadi kalk bakalım uykucu..."
"Bırakta uyuyayım Karagülüm. Ne zamandır bu kadar rahat uyumadım."
"Tamam tamam hadi uyu. Kahvaltı hazırlamaya iniyorum mutfağa."
Azer başıyla onayladı ve yüzünü yastığa daha çok gömdü. Kendi kendine mırıldanıyordu. Yerden onun tişörtünü aldı ve üstüne geçirdi. Mis gibi Azerin kokusu kokuyordu. Karaca bayılıyordu onun tişörtlerini kullanmaya. Çok rahat oluyorlardı ve kaliteli... Azer Kurtuluş kendine marka olmayan hiçbir şeyi almıyordu. Kıkırdayarak merdivenleri inmeye başladı. Ahşap kulübe çok genişti ve ferahtı. Bayılmıştı buraya. Elinde olsa Adana'ya asla dönmez ve sonsuza dek Azer ile burada kalırdı ama böyle olmuyordu. Durumlarına üzülerek mutfağa girdi ve göz gezdirdi.
Dün geceden kalanları topladıktan sonra kahvaltı hazırlamaya başladı. Gece yaşananlar aklına gelince mutlu oldu. Azerle ne zamandır öyle anlar yaşamıyorlardı. Daha yeni evliyiz ama sanki kırk yıllık evli çiftlere döndük, diye düşündü. Azer ile olduktan sonra değil 40 yıl, 100 yılın önemi var mı? diye yanıtladı iç sesi. Azer yanında olduktan hiçbir şey umrunda değildi. Onunla bir ömür geçirmek bile yetmezdi. İnsan sevdiğine doyabilir miydi ki?
Düşüncelerinden sıyrıldı ve demliğe su doldurmak için uzandı. Gözü pencereye takılınca donakaldı. Dışarıda adamlar vardı. Silahlı adamlar... Azerin adamları olamazdı. Azer, onlara şehirde beklemeleri ve yerlerini kimseye söylememelerini emretmişti. Burada yalnız kalmak istemişti. Elindeki demliği bıraktı ve hızla merdivenlere doğru koştu. Azeri uyandırmak zorundaydı. Kulübeden çıkmalıydılar. Odanın kapısını sertçe açtı ve yanına koştu.
"Azer! Azer kalk! Evin etrafında silahlı adamlar var! Bizden değiller!"
Azer hızla kalktı ve ona bakakaldı. Olanlara hazmetmek için birkaç saniye bekledikten sonra yerdeki pantolonuna uzandı. Karaca'ya "giyin!" diye bağırdıktan sonra silahına uzandı. Hemen altına eşofman giydi ve Azere dolaptan bir tişört uzattı. Kendisi onun tişörtüyle idare edebilirdi. Azer pencereden baktıktan sonra elini tuttu ve merdivenlerden aşağı inmeye başladılar. Evin içinde koşturup duruyorlardı. Azer aşağı kata inince Azer kitaplıktaki bir çekmeceyi açtı ve içinden silah çıkardı. İki silahı kendi beline ve bir tanesini de Karacanınkine yerleştirdi. Ne olduğunu anlayamıyordu. Korkmuyordu ama telaş yapmaya başlamıştı. Azerin aklındaki planı öğrenmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...