Cemal'in içinde olduğu büyük depoya baktı ve yutkundu. Birazdan buraya saldıracaklardı. Azer bütün adamlarını toplamıştı.Karacayı almadan gitmeyeceğine yemin etmişti. Bu gece katliam yapacağına emindi . Cemal'i ararken bir sürü adam öldürmüştü. Yoluna çıkan herkesi ezip geçiyordu. Gerildiğini hissetti. Bütün ailesi tehlikedeydi. Mallar içeride değilse vakit kaybedeceklerdi. Zamanları azalıyordu ve Yamaç hiçbir şey yapamıyordu.
"Giriyor muyuz?"
"Evet! Adamlar girmeye başladı bile. Bana bak lan Yamaç kafan yerinde mi?"
"Bilmem şu an senden altı tane görüyorum mesela!"
"Ne?"
Güldü ve önüne baktı. Azer'in bu saflığına bayılıyordu. Bazen yapılan esprileri de anlamıyordu. Eğer düşman olmasalardı onunla kesinlikle kanka olurdu. Kafa herifti bir kere. Dostunun arkasını korurdu. Gel gör ki kader onları zorla düşman yapmıştı. Düşüncelerinden sıyrıldı ve eğilerek koşan Azer'in arkasından gitti. Depo kapısına doğru gidiyordu. Heyecan yaptığını hissetti ama aynı zamanda eğleniyordu.
Azer kapıdan içeri girip ateş etmeye başlayınca yanındaki yerini aldı ve gördüğü adamları indirmeye başladı. Mekan ikiye ayrılıyordu. Birbirlerine baktılar ve Azer "Sağ ben de!" diyerek ilerledi. Yamaç'a sol taraf kalmıştı. Hızlı adımlarla ilerledi ve karşısına çıkan adamları indirdi. Uzunca bir koridorun sonuna çıkıp sağa dönünce diğer koridorun başında Azer'i gördü. Birbirlerine silah çekmişlerdi.
"İlerleyelim."
"Önden buyur Koçovalı."
İlerledi ve büyük geniş bir alana çıktı. Etraflarında bir sürü raf vardı ve bu raflar paketlerle doluydu! Sonunda bulmuşlardı. Ailesini kurtarabilirdi. Güldü ve rahatladığını hissetti. Şimdi tek yapması gereken malları götürmekti.
"Yamaç! Dikkat et!!" Arkasından gelen sesi duydu ve Azer'in ateş ettiğini gördü. Ona doğru gelen adamı öldürmüştü. Hemen siper aldı. Az önce... Azer onun hayatını kurtarmıştı! Göz göze geldiler ve Azer başıyla onayladığında çıkıp adamları indirdiler. Rafların olduğu yerleri geçtikten sonra adamların depoda olduğunu gördü. Cemal denen herifi yakalamışlardı.
"Abi bu herifi ne yapalım?"
"Oturtun bir sandalyeye. Yılmaz abim sen şu arkadaki malların hepsini topla ve bizim kamyonlardan birkaç tanesine yüklet. Bir an önce verip kurtulalım şunlardan."
Adamların tuttuğu herife yaklaştı. Etrafına nefretle bakıyordu. Onun yüzüne yumruğu geçirdi. Bu şerefsiz yüzünden günlerdir cehennemin içinde kalmıştı. Sadece kendisi değil ailesi de o cehennemdeydi.
"Bana bak lan o İngiliz'in malları mı bunlar?! Konuş yoksa kalan tek taşağına da ben koparırım!!"
"Siktir oradan!!"
Silahını adamın şeyine tuttu ve ateşledi. Adamın haykırdığını duydu. Aldırmadı çünkü silahta mermi yoktu. Şarjör bitmişti.
"Bana bak taşaksız herif ya konuşursun ya da dolu silah kullanırım anladın mı?!"
"Anladım!"
"Bunlar İngiliz'in malları mı?!"
"Evet! Bir kısmı burada bir kısmı da arkadaki mezarlıkta gömülü!!"
"Başka?!"
"Başka bir şey yok yemin ederim!!"
"İyi o zaman."
Adamın kafasına sıktı. Sıçrayan kan etrafa sıçradı. Adamlar hızla cesedi yere doğru attı.
"Lan mal napüyün?!! Hangi mezarda olduğunu öğrenecektik!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...