SUÇLULUK

1.8K 118 43
                                    

Büyük villa kapısına baktı ve abisi ile göz göze geldiler. Ali içerideydi, onu almaya gelmişlerdi. Çaresiz durumdaydı ve büyük ihtimalle korkuyordu. Ceylan'ın ona ulaşmak için Yıldırımın adamlarını geçmesi gerekiyordu. Geçecekti de... Kafasına koymuştu. Azer abisi belinden silahını çıkardı ve başıyla gidelim işareti yaptı. Önünden ilerleyip bahçe kapısını açtı.

Adamlardan biri karşılarına çıkınca abisi ateş etti. Ön bahçeden çatışma sesleri geliyordu. Yılmaz abisi o taraftan saldırmıştı. Ceylan korkuyordu hatta çok korkuyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. O silah kullanmayı bilmezdi, öyle şeylerle işi bile olmazdı. Karaca gibi ol, dedi iç sesi. O abini kurtarmak neler yaptı? Kurşun attı, kurşun yedi... İç sesini dinledi ve derin nefes aldı. Cesur olmalıydı. Korkmanın sırası değildi. Abisinin belindeki diğer silahı aldı. Kendini koruması gerekiyordu

Azer abisi ne olduğunu anlamadan önüne geçti ve koşar adımlarla evin kapısına ilerledi. Bugün buradan Aliyi almadan gitmeyecekti. Onu kurtarması gerekiyordu. Söz vermişti. Karşısına adam çıkınca silahı kaldırdı ama sıkamadı. O can alamazdı ki. Adam hamle yapacağı sırada iki el silah sesi duydu. Azer abisi arkasından ateş etmişti.

"Git... Kapıya iki adım var. Ben seni korurum!"

"Saol abi."

"Dikkatli ol Ceylanım."

Merdivenleri tırmandı ve evin kapısına ulaştı. Silah sesleri azalmıştı. Yılmaz abisi işini bitirmişti galiba. Evin kapısına sertçe vurdu. Kimse açmadı. Ali içerde değil miydi yoksa? Tekrar vurdu. En sonunda böyle olmayacağını anladı ve kapının yanındaki cama iki el ateş etti. Cam parçaları savrularak dağıldı ve Ceylan açılan delikten içeri girdi.

Ev çok sessizdi. İçerideki sessizlik onu ürpertiyordu. Dikkatini toplamaya çalışarak evin içinde ilerlemeye başladı. Evde kimse yok gibiydi. "Ali!" diye bağırdı duyması için.

Odaları kontrol etmeye başladı. Hiç ses soluk yoktu. Salonun olduğu tarafa ilerledi. Heyecanlanmıştı. Bu sessizlik hayra alamet değildi. Fırtına öncesi sessizliğe benziyordu. Salon kapısının önünde durdu ve yerdeki kırmızı şeye baktı. Kandı bu. Olduğu yerde kalakaldı. Nefesi kesildi. "Ali..." diye fısıldadı. Ona bir şey olmasına dayanamazdı.

Salona girerken bütün vücudu titriyordu. Loş sarı ışığın altında ilk gördüğü kişi koltuğa yaslanmış oturan Aliydi. Boş bakışlarla tavanı izliyordu. Onun yanında kır saçlı bir adam yatıyordu. Kandan yüzü gözükmüyordu. Kusacağını hissetti. Oda iğrenç kokuyordu ve her yerde kan vardı. Yavaş adımlarla Aliye doğru ilerlerdi. Bu adamı o mu öldürmüştü?

"Ali?"

"Minik Ceylan..."

"Ali bana doğru gel sevgilim..."

"Gelemem Ceylan. Ölüyor gibi hissediyorum. Ayağa kalkacak halim yok."

"Ölmüyorsun Ali. Yalvarırım kalk ayağa sevgilim."

Ali yeşil gözlerini tavandan çekti ve Ceylana sabitledi. Korktuğunu hissetti. Onu daha önce hiç böyle görmemişti. Boş ve anlamsız bakıyordu. Sanki içinde bir şeyler ölmüştü. Ruhu ölmüştü, masumiyeti ölmüştü, kalbi ölmüştü... Ali gözlerini yanındaki adama çevirdi. Ağlayacak gibiydi ama ağlamıyordu. Ceylan o tarafa bakamadı. Bu kadarını kaldıramazdı. Ölü görmeye dayanamazdı. Adama göz ucuyla baktığında onun Yıldırım Taşkan olduğunu anlamıştı.

Son gücünü topladı ve sevdiği adamın yanına gitti. Aklına abisinin vurulduğu gün geldi. O da böyle kan içinde yere yığılmıştı. Ceylan onu uyandırmaya çalıştığında uyanmamıştı. Şimdi Aliyi uyandırması lazımdı. Bu lanet yerden çıkmaları gerekiyordu. Yanına yaklaşıp diz çöktü ve yüzünü okşadı. Alinin gözünden yaş süzüldü. İçinin acıdığını hissetti. Sevdiği adama ne olmuştu böyle?

PerestişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin