Azer dükkanın önünde oturmuş geçip giden arabaları seyrediyordu. Anası onu zorla tamirciye çırak olarak vermişti. Hiç sevmiyordu burayı. Bütün gün arabalarla uğraşmaktan, elinin yüzünün pislenmesinden ve ustasının köleliğini yapmaktan nefret ediyordu. Buraya ait değildi. O yönetmeliydi. Yönetilmek ona göre değildi. Bir süre sonra ustası onu malzeme almak için çarşıya yolladı. Açıkçası bu fırsat işine gelmişti çünkü bütün gün dükkanda oturmaktan bunalmıştı.
Yavaş yavaş yürüyerek çarşıya gitti. Hava aşırı sıcaktı. Azer alışkındı Adana sıcağına. Ya gelecekte Adanalı olmayan bir kızla evlenirsem? Zavallı bu sıcağa dayanamaz, diye düşündü. Evlenmeyi hiç düşünmemişti ama elbet bir gün o da birini bulurdu herhalde. Anam seçer kızı. Yoksa ben asla bulamam. Ne işim olur kızlarla, diye düşündü. Hem önce kız kardeşlerini evlendirmesi gerekiyordu.
Çarşıya doğru giderken aniden bir araba yolunu kesti. İlk başta biraz tedirgin olsa da sonradan rahatladı. Arabada geçen gün kurtardığı Yusuf vardı.
"Merhaba Azer." diye mırıldandı arabanın camından Yusuf. Keyfi yok gibiydi. Yanındaki adamlara baktı. Arabada dört kişi vardı.
"Merhaba ne lan? Adam gibi Selamun Aleyküm desene."
Yusuf gülümsedi ama bu buruk bir gülümsemeydi. Azer ne diyeceğini bilemedi. Öylece birbirlerine bakıyorlardı. Gerildiğini hissetti.
"Başka bir şey yoksa ben gideyim." diyip arabanın etrafını dolanmaya başladı.
"Bak hele yeğenim. Bizim çocuğu kurtarmışın geçen parkta."
Arkasını döndü. Arabanın camından kır saçlı bir adam ona bakıyordu. Ela gözlü, kirli sakallıydı. Ağzında sigarası vardı.
"Hee kurtardım. Baktım o piçler dövüyürlar bunu daldım aralarına."
Adam gülümsedi. Bu gülümseme Azer'i tiksindirmişti. Üstünde durmadı. Adam arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı. Göründüğünden daha uzun boyluydu. Azer'e arabaya binmesini işaret etti.
"Anam tanımadığın kimselerin arabasına binme dedi."
"Tanışalım o zaman. Yıldırım ben. Yıldırım Taşkan. Adın ne senin yeğenim?"
"Azer ben. Azer Kurtuluş..."
Adam pis bir şekilde kahkaha attı. Azer irkildiğini hissetti. Bu adamda tekin olmayan bir şeyler vardı. İlk bakışta bile anlaşılıyordu. Göz göze geldiler.
"Seninle çok güzel işler yapacaz Azer."
~~~~~~~~
"Çok sıcak Azer ! Dayanamıyorum..." diye söylendi Karaca. Azer ile bahçedeki ağaçların gölgesindeki hamakta oturuyorlardı. Azer bu hamağa Karaca için kurmuştu ama kendisi daha çok vakit geçiyordu.
"Farkındayım Karaca. Bende hissediyorum sıcağı."
"Eve mi girsek? Klimayı açar otururuz."
"Valla bir sürü misafir var. Ben hayatta girmem. Sen istersen git. Hizmet edersin gelenlere."
Böyle diyince Karaca vazgeçti ve oturmaya devam etti. Azer'in bir kolu arkasındaydı. Kafasını onun koluna yasladı ve daha rahat bir pozisyona geçti. O kadar sıcaktı ki duşa girse bile çıkar çıkmaz terlemeye başlıyordu. Geleli birkaç hafta olmuştu ama hala bu sıcağa alışamamıştı. Onun aksine Azer daha rahattı. Bütün gün atlet ve şort ile geziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfictie"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...