Sabah erkenden kalktı ve kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Eve geldiğinden beri işi hiç bitmiyordu. Çayı demledi ve Azer'in odasına gidip, kapısını çaldı. Uykucu hala uyanmamıştı. Birkaç defa çaldıktan sonra odaya girdi. Azer siyah yatağında yüzüstü uzanmış uyuyordu. Kalkmamak için direnen çocuklar gibiydi. Yaklaştı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Hala uyanmamıştı.
"Uyan bakalım uykucu... Kahvaltı birazdan hazır olur."
"Tamam... Geliyorum."
"Barış'ı da uyandırmayı unutma..."
"Tamam hadi git!"
"Azer!"
Azer arkasını döndü ve uykusuna devam etti. Başını yavaşça salladı ve odadan çıktı. Azer Kurtuluş uyurken küçük çocuklar kadar masum görünüyordu. Tekrar mutfağa geçti ve Kadir'e seslendi. Kadir gelince birlikte kahvaltılıkları çardağa taşıdılar. Yarım saat sonra herkes masada oturmuş sessizce kahvaltısını yapıyordu. Azer'e baktı. Her zamanki gibi çok şık giyinmişti. Bu işe gidecek demekti.
Geleli bir hafta olmuştu ama Azer ile araları yeni yeni düzeliyordu. İlk gün Azer ona yine soğuk davranmış, Karaca yaklaştıkça konuşmaya başlamıştı. Şimdi araları kötü değildi ama eskisi gibi güzel de değildi. Hiç yoktan iyidir, diye düşündü. Kahvaltısına odaklanmaya çalıştı. Çayından bir yudum alırken Murat yanlarına geldi. Elinde kırmızı bir zarf vardı.
"Abi... Saim Dayı'nın adamı geldi. Dayı bu zarfı size göndermiş."
Azer zarfı aldı ve inceledi. Kırmızı zarfın üstünde Aslan şeklinde altın sarısı mühür vardı. İçinde önemli bir belge var herhalde, diye düşündü. Azer mührü yavaşça söktü ve içinden çıkan kağıdı okudu.
"Al işte." diyip kağıdı bıraktı ve ofladı. Karaca iyice meraklanmıştı. Elinden gelse kağıdı alır okurdu ama Azer'i kızdırmamak için hiçbir şey yapmadı. En sonunda Barış zarfın ne olduğunu sordu.
"Saim dayı yemeğe çağırıyor. Yeğeniyle aramızdaki buzları eritmek içinmiş."
"Eee git işte ne var bunda?"
"Karaca'yı da götürmemi istiyor."
"O ne alaka?"
"Özür dileyecekmiş. Asıl amacı Karaca'yı görmek ve ağzından laf almak."
"Götürecek misin?"
"Tabiki hayır. Gitmeyi düşünmüyorum. Acil işim çıkar ya da nişanlım hastalanır belki..."
Karaca başını çevirince göz göze geldiler. Resmen yalanına onu da alet ediyordu.
"Benim adımı kullanarak yalan söylemene gerek yok. Gitmek istemiyorum demen yeter. Ayrıca beni çevrendeki insanlar ile tanıştırmak istemiyorsan anlarım."
Cevap vermesini beklemeden kalktı ve masadakileri toplamaya başladı. Azer'in bakışları üstündeydi. Hiç umursamadan elindekileri mutfağa götürdü. Azer'in bu hallerinden nefret ediyordu. Onu hayatına dahil etmiyordu. Ailesi ve akrabaları hariç çevresinden hiç kimse ile tanıştırmamıştı. Tamam belki çevresindeki tipler iyi değillerdi ama bu adamın hiç mi düzgün arkadaşı yoktu? O, Karaca'nın bütün arkadaşlarını tanıyordu. Hatta hayatının çoğunu biliyordu ama kendi hayatını sadece istediği zaman anlatıyordu. Ayrıca sürekli onun adına kararlar alması da aşırı canını sıkmaya başlamıştı.
"Kızdın mı?" soruyu duyunca aniden korktu ve arkasına döndü. Azer hiç ses çıkarmadan gelmiş onu izliyordu.
"Hayır. Neden kızayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...