Karaca yemek tepsisini eline aldı ve Azer'in odasına ilerlemeye başladı. Salondan sesler geliyordu. Biraz dinleyince Azer'in orada olduğunu anladı. Yine yataktan kalkıp, dolaşmaya başlamıştı. Hiç kimseyi dinlemiyordu. Haftalarca hastanede kaldıktan sonra nihayet eve çıkmışlardı ama Azer yerinde durmuyordu. Huysuz yaşlılar gibi her şeye söyleniyor ve hiçbir şeyi beğenmiyordu.
Sabır dileyerek salona gitti ve ayakta dikilen Azeri gördü. Annesi ile tartışıyordu.
"Ana valla ben daha fazla dayanamıyorum. Darlandım diyorum."
"Ne oluyor Azer? Ne bağırıyorsun anneme?"
"Daraldım Karagülüm. Bütün gün yatıyorum. Ne bir temiz hava alabiliyorum ne de bi banyo yapabiliyorum. Koktum Allahıma!"
"Bahçeye çıkıyorsun ya işte. Hem doktor sana kendimi fazla yorma demedi mi? Ne hala ayakta dikeliyorsun? Otur çabuk. Doktorunu arayıp konuşucam ben."
"İyi ara çabuk. Banyoya girmek istiyorum artık."
"Of Azer of! Bezdirdin bizi!"
"Oğlum Karacayı dinlesene! Ne inat ediyon?"
"O da bana izin vermüyür ana! Sürekli tepemde!"
"Fena mı gız yardım ediyor sana! Nangörlük etme!"
"Sağolsun var olsun da ana bende azıcık özgür kalmak istüyüm!"
Azer'e ters ters baktı. Şu yaptıkları Karacayı sinir ediyordu. Onu kulağından tutup, odaya sürüklememek için kendini zor tuttu. Azer Kurtuluş hiç akıllanmıyordu. Resmen karısını, annesine şikayet ediyordu. Mızmız veletler gibiydi.
"Otur Azer. Yemeğini ye sonra ilaçlarını iç. Sen yerken bende doktorun ile konuşayım."
Koltuğa oturunca tepsiyi Azer'in kucağına koydu. Yemekleri yine beğenmemişti. İkide bir et yemek istiyordu ama Karaca izin vermiyordu. Sağlığına dikkat etmeliydi. Kısa sürede toparlanması için özenli bir bakıma ihtiyacı vardı. Karaca onun için doktoru ile konuşmuş ve yemesi gerekenleri öğrenmişti. Azer yemeğini yerken, telefonunu eline aldı ve doktor ile kısaca konuştuktan sonra banyo yapması için izin aldı. Yıkanırken çok dikkatli olması lazımdı ve yanında biri ile girmesi gerekiyordu. Gerçekten de Azer kokmaya başlamıştı. Vücudunu temiz tutmaya çalışıyordu ama işe yaramıyordu. Karaca onun sürekli parfüm ve deodorant sıktığını biliyordu. Onlarda zararlıydı hatta birkaç kere sıkarken elinden almaya çalışmıştı ama Azer umursamıyordu.
"Eee ne dedi doktor? Yemin edüyürüm içim dışım koktu. Parfüm sıkmaktan zehirlenecem artık!"
"İzin verdi Azer. Girebilirmişsin ama yanında biri olması lazımmış. Ayrıca bandajlarına da su değmemesi gerekiyormuş."
"Ee tamam benimle sen girersin..."diyip göz kırptı. Karaca utandığını hissetti. Başıyla annesini işaret ederek susmasını söyledi. İçinden patavatsız Azer diye saydırdıktan sonra tepsiyi alıp mutfağa ilerledi. Sürekli aynı şeyi yapıyordu. Karacayı ailesinin yanında utandırıyordu. Mutfağa girince onu bekleyen Ceylan ile karşılaştı. Gergin gözüküyordu. Sanki önemli bir şey olmuş gibiydi.
"Karaca benim birkaç saat dışarı çıkmam gerek..."
"Olmaz Ceylan çıkamazsın."
"Neden yaa?!"
"Çünkü dışarısı düşman kaynıyor ve sen daha yeni kaçırıldın!"
"Bir şey olmaz! Adamlarla gidip gelirim. Fazla kalmam söz veriyorum..."
"Olmaz dedim."
"Karaca... Yalvarırım."
"Nereye gideceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perestiş
Fanfiction"Seninle yeni bir hayat... Ne kadar güzel olur sanmıştım ama yanılmışım. Seninle hayat Azer, bela, yıkım, acı ve ölüm dolu..." "Ne yani güzel değil mi Karaca Kurtuluş? İnkar edemezsin biz buyuz. Kaçmaya çalışsak da buyuz. Ölüm her an yanımızda ve bi...