"aynada baktığım yüze küskünüm."
Medya: Ezgi Akbulut
Şarkı: - İstanbul Arabesque Project - Küskünüm•
O güne kadar onu tekrar görebilme ümidiyle çırpınmışken, şimdi yanında iki söz söyleyecek cesaretim içime kaçmıştı sanki.
Onu neden yeniden görmeyi bu kadar çok istedim, bilmiyorum. Ya bana yaptığı muameleyi sindirememiştim ya da ondan biraz hoşlanmıştım. Ya da sanırım her ikisiydi.
Utançtan dilim düğümlenmişti sanki. Ama öte yandan onunla konuşmayı, onu tanımayı arzuluyordum.
"Konuşmayacaksan niye oturdun ki?" dedim en sonunda ters ters. Sanki onu denizle olan bakışmasından alıkoymuşum gibi bana öyle üstten ölümcül bir bakış attı. Kafasını milim oynatmadan hem de.
Sonra ayağa kalktı. "Görüşürüz, tatlı kız," diye yüzüne zorla kondurduğu anlık bir sırıtmayla, bisikletine bindi ve basıp gitti. Şok içinde kalakaldım. Öküz herif!
Onun bakıp durduğu noktaya baktım. Deniz işte. Durgun, kayalar çarpan, mavi deniz. Ne vardı o kadar bakacak?
Neyse dedim içimden ve evin yolunu tuttum. Ama ev, ev değildi sanki. Ev dediğin; huzur bulduğun, rahat ettiğin yer değil miydi?
Babamı hiç tanımamıştım. Annem de onun yokluğunda neredeyse yok gibiydi. Ne gördüğü, ne umursadığı vardı. Evde ruh gibi dolaşır, sigarasını tüttürür dururdu.
Ablam vardı, kıt kanaat bizi geçindirmeye çalışan. Annemin böyle olması ikimizin de sinirini bozuyordu. Bir annenin yapması gerekenleri geç, sevgisi, ilgisi bile yoktu.
••
Aradan geçen haftaların sonunda onu hiç görmemiştim. Okullar yarın açılıyordu ve Nisa'nın aksine hiçbir heyecan duymuyordum. Artık ezik, saçma sapan şakalara maruz kalan dokuzuncu sınıf öğrencisi değildik.
Ertesi gün, okulun ilk günü, etraf birbirini yeniden görmenin mutluluğuyla dolup taşan çıtı pıtı, cici kızlarla doluydu. Gözlerimi devirdim.
Açık saçlarım göğüs hizamdaydı ve gevşekçe bağladığım kravat beni şimdiden sıkıyordu. Gömleğin kollarını katladım ve yukarı kıvırdığım eteğimin üzerine, hırkamı kalçamdan bağladım.
Yemişim forma düzenini.
Beni gören sınıf arkadaşlarım bana bayıldıkları için, önümde taş olmak istemezcesine geri adımlıyordu. Nihayet, görüş açıma giren Tuğçe ve Gizem'e adımladım.
İkisinin de, tıpkı benim gibi eteklerini kıvrık, kravatları gevşek görmek beni gülümsetti.
"N'aber yellozlar?" diye atıldım ortalarına. Beni görmeleriyle kahkaha çığlık karışık bir halde sarıldılar.
Tamam biraz özlemiş olabilirim.
Birkaç dakika geçmişti ki yanımıza Nisa da gelmişti. O bu gruba tamamen tezattı. Mülayim, nazik bir kızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
أدب المراهقينAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...