"ne yazık ki, çıkmaz sokak kalbim sana."
Şarkı: Anıl Durmuş - Çıkmaz Sokak
•
Kulaklarım uğulduyordu. Yanı başımda bir hareketlilik seziyordum, ancak gözlerimi açacak gücüm yoktu. Dudaklarımda nefesini hissettim.
"Ezgi kurban olayım..." diyordu. "Ne olur aç gözlerini."
Rahatsızca kıpırdandım. Verdiği nefes, nefesimi tıkadı ve öksürmeye başladım. Yuttuğum tuzlu su, boğazımı yakarak döküldü dudaklarımdan.
"Ah, Ezgi! Allahım çok şükür."
Gözlerim sesin sahibine açıldı. Kalbim, kahvesine kavuştu ve mutlulukla güldü. Eşlik etmek istedim bir an. Çehresine, ifadelerindeki acıyla kasıldım ama. O saçlarımı geriye atarken ve endişeyle okşarken gözlerimi kaçırdım.
"İyi misin?" derken yüzüme eğildi. Kafamı salladım hızla ve baktığım noktadan ayırmadım gözlerimi. Dizlerimin altından elini geçirdi ve beni kucağına aldı. Kolumu sardım boynuna. Donuk bir o kadar da duygu yüklü hissediyordum. Tişörtünü sıktım göğsünde ve eve gidene kadar gözlerimi kapatmayı tercih ettim.
Arkamdan atlamıştı...
Hem de tereddüt bile etmeden. Çaresizce seslenişi ve beni bulma çırpınışını anımsadım. Sonrası yoktu. Fakat akıntıya rağmen nasıl olmuştu da dipten çıkartmıştı beni? Hem de düşünmeden... Neden?
Tişörtünü istemeden sıktım avucumun içinde. Islak kıyafetiyle birlikte denizin kokusu onun müptelası olduğum sert kokusuna karışmıştı. Burnumdan ciğerlerime nüfuz etmiş gibiydi.
Eve girdiğimizde beni yatağa bırakmak istedi, fakat ben istemedim. Sıkıca boynuna sarıldım ve gözlerimi açtım. Şaşkınlıkla aralanan dudakları girdi görüş açıma. Sonra kahve gözleri. "Ne oldu?" diye fısıldadı korkuyla. Konuşmadım ve diğer elimi de sardım ona. Kalbinin atışı kulağımdan başlayarak, eksik sağ tarafımda gümbürdedi ve orayı tamamladı.
Banyoya ilerledi. Dolabın üzerine oturttu beni ve geriye çekildi. Saçlarımı düzeltti ve öylece yanımdan ayrılmadan, bacaklarımın arasında durdu. Bir süre, uzunca bir süre sustu ve sadece baktı yüzüme. Sanki bakışlarında hayal kırıklığı vardı. Bunu nasıl yaparsın der gibi. Yapma der gibi. Belki de sadece benim kuruntum.
Sonra birden sarıldı bana. Sıkıca ve biraz da hasret dolu. Islak saçlarımın arasına sakladı nefesini ve bir eli sırtımda, diğeri bel kıvrımımda, okşadı tenimi. İstemeden gözlerim doldu bu temasıyla.
Yanılmış olabilir miydim? Hayır, beni sevmeyişi konusunda değil... Ben ölünce ardımdan birilerinin umursamayacağı konusunda. Kalbim çok da mühim bir sebep aramamalıydı bunun altında, sonuçta hiçbir insan, başkasının ölümünü dilemezdi.
O da anlamış gibi geri çekildi ve iki elinin baş parmaklarıyla yanaklarımı sildi önce. Ardından şakağıma dudaklarını bastırdı ve yeniden sarıldı.
Kalbimin parçalandığını hissettim. "Neden?" fısıldadım güçlükle. Sıcak nefesini verdiğini hissettim saç diplerimde.
"Benim dağ gibi durup, dal gibi kırılan kalbim." dedi cılız bir sesle. "Senin canın yanınca, benim kalbim duruyor," diye devam etti. Sonra uzaklaştı, gözlerini gözlerime dikti. "Yapma böyle."
Sevinemedim. Belki de algılayamadım. Önce gözlerimi düşürdüm başka tarafa. Sonra önüme baktım sessizce. Sarf ettiği sözcükler artık anlam kazanmıyordu. Buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı dudaklarım. Biliyordum ki artık, sevmek yetmiyordu.
Sessizliğime karşılık "Gel sıcak bir duş al. Üstünü değiştirelim." İtaat ettim. Tişörtümün eteklerinden tuttu, izin isteyerek baktı. Kollarımı kaldırdım ve tişörtü çekip çıkarttı. Önünde, siyah iç çamaşırıyla kalmıştım fakat bunu dert edecek kafada değildim. O da üstünde durmadı, döndü ve suyu ayarladı. "Sen gir, ben havlu getireyim," dedi sakince ve bana dönmeden çıktı.
Suyun altında öylece durdum ve ısınmayı bekledim. Bir ara Yiğit girdi yeniden banyoya. Camın buharından üstünü değiştirdiğini fark ettim. Komidinin önünde bir süre kararsızca durdu, ardından elindekileri bırakıp tekrar çıktı.
Yeni bir iç çamaşır takımı ve tekrardan uzun, siyah bir tişört giyindim. Oturma odasına girdim. Bu sefer saçlarımı taramak mühim değildi. Bu sefer yaşamak dahi önemli değildi.
Tekli koltukta, bacaklarını açmış, dirsekleri dizlerinde, kara kara bir noktaya dalmış bakıyordu. Sessizce yanına gittim ve oturdum. Dumanı tüten, bitki çayıyla dolu kupayı, dudaklarını birbirine sertçe bastırırken bana uzattı. Karşılık verdim.
Peki şimdi ne olacaktı?
Yerinden kalktı ve büyük bir nefes verdiğini duydum. Bu sefer yanıma oturdu ve bitmek üzere olan kupayı elimden alarak, masaya bıraktı. Ne yapacağına baktım. Kolumdan tuttu ve beni göğsüne çekti, sıkıca sarmaladı. Nefesimin boğazımda tıkandığını hissettim. Parmakları saçlarımda dolandı.
"Ezgi... Çok korktum. Ömrümden ömür gitti sanki. Geri dönüşü yok sandım. Seni kaybettim sandım." Cılız sesi kalbime dolandı. "Sana göre hiç inandırıcılığı yok sözlerimin. Ben olsam ben de inanmazdım. Yaptıklarım, hissettiklerimin aksi oldu." diye devam etti. "Onarmak isterken incittim. Sevmek isterken nefret ettirdim. Gelmek isterken çıkmaz sokağa girdim. Uzak durmak isterken kalbine düştüm... Ben baştan sona hata ettim."
Çenemi göğsüne yasladım ve yüzüne baktım. Oda karanlık olmasa gözünden bir damlanın düştüğüne yemin edebilirdim. Elimi kaldırdım ve sildim onu. Yenilgiyle kaşları çatıldı "Ben çok yoruldum artık Ezgi," dedi titreyen sesi.
"Bırak içinden gitsin," dedim varla yok arası sesimle. Onu böyle yenilmiş görmek beni yıprattı. Kırışan alnınında parmak uçlarımı gezdirdi. Kırışıklığı düzeltmeye çalıştım.
"Sen beni içinden bıraktın mı ki, gitmek kolay olsun?" dedi benim gibi fısıldayarak, bu anı bozmaktan korkar gibi. Alnında gezinen elimi göğsüne indirdi. Alnını alnıma yasladı. "Ben bırakmak istemedim," diye savundum cılız bir sesle. Sevinçten yoksun bir halde dudağının kenarı kıvrıldı. "Ben gitmek istemedim zaten," diye itiraf etti. Saçımı kulağımın ardına itti ve derince baktı.
Belki de bizim ruhumuz artık gururdan yoksundu.
•
Neler oluyor neler efendiler..
İtiraf edeyim kitabı Ezgi'nin intiharıyla bitirmeyi planlıyordum fakat bakalım böyle nereye varacağız...
Yiğit'e kalbi yumuşayanlar?
Yok ne hali varsa görsün diyenler?
Bana ne başka derdim mi yok diyenler? shdhslsd
06.08.2020
düzenlendi.
15/12/21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
Teen FictionAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...