"Kötülerinsin sen dünya"
Medya: Ezgi Akbulut
Şarkı: Zeynep Bakşi Karatağ - Adaletin Bu mu Dünya•
Okul başlayalı üç ay geçmişti. Dersler, sınavlar fazla geliyordu. Yorgun hissediyorum.
Bu süre zarfında annemin, varlığı geçen ay iflas etti. Evden bir kişi daha eksildi. Üzgündüm, elbette. Varlığı yok gibiyken yine vardı. Ancak şimdi tamımıyla gitmişti. Artık eve gittiğimde akşamlara kadar yalnızdım
Bu durum beni hayata biraz daha öfkeyle doldurmuştu. Tuğçe ve Gizem hep benimle bir şeyler yapmak istiyorlardı. Bunun yanı sıra hâlâ Sedef hanımın yanında, kafede çalışıyordum.
Her şey yetmezmiş gibi, çocukluk arkadaşım Nisa başka bir şehire taşındı. Onunla birlikte çocukluğumuzdan kalma mutluluk kırıntılarım da gitmişti.
Avucumun içinde armağan kalan sigara yanığına baktım. "Aloo! Zil çaldı hadi." Oturduğum banktan Gizem'in sesine uyandım. Zorla bir gülümseme edindim ve birlikte sınıfa ilerledik. Yanım boştu artık.
Blok dersin sonunda kantinden tost almak istedim. Cebimiz delikti. Yediğimle geceye kadar duruyordum. Zorundaydım.
"Ezgi?" Kulaklarımı dolduran sese döndüm. Yiğit bir gülümsemeyle girdiğim tost sırasına gelip yanımda durdu.
"Efendim?"
Aradan geçen zamanda; Yiğit, Tarık ve üçüncüleri olan Keremle barış imzalamıştık. Geçen süre zarfında çalıştığım kafeye gelip, kısa kısa konuşur ben işime dönerdim.
Tanışma fırsatım olmuştu. Onlar on birinci sınıflardı. Yiğit bu yaz gelmişti bizim semte. Bizim liseye yeni başlamış yani. Tarık'ı da çok sonradan hatırlamıştım.
Okulun ilk günü, dokuza yeni başlamıştık. Sınıfa hoca kılığında girmişti aptal herif. Biz de safız, yedik. Kimse de demiyordu ki üzerinde forma var. Sınıfa gerçek hoca girince tüyüp gitmişti.
"Kaç gündür görüşmüyoruz?" diyen kahve gözlü çocuğa baktım. Alnım kırıştı ve bir cevap düşündüm.
Evet, kaçıyordum... Ondan, uygunsuz duygularımdan, korkudan, insanlardan. Ama belli etmedim.
"Yani?" dedim önümdeki sıraya dönerek. Şaşkınlık yayıldı yüzüne.
"Merak ettim sadece," dedi. Yaptığım boşunaydı. Yüzüne pişmanlıkla döndüm. "Kusura bakma, bu ara sağlıklı düşünemiyorum pek,"dedim mahcubiyetle.
Gülümsedi. "Konuşmak istersen, her zaman." Tam teşekkür edecektim, yanımıza Gülcan geldi. Yiğit'in sınıfından. Arkadaş grubundan. Kafedeki doğal sarışın.
"Ben de seni arıyordum," dedi Yiğit'e dönük. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Masumane. Gözlerimi devirdim.
İki dakika ayrı durunca, sanki soluk borusu patlayacaktı bu kızın. Yiğit'in kuyruğu gibiydi.
"Neyse, görüşürüz," dedim ve sıradan çıktım. Tahammülüm yoktu kimseye. Hızlı adımlarla kantin çıkışına ilerlerken, kızın biri çarptı ve elindeki bardaktan sıcak çay üzerime komple döküldü. Sabrımın sınırı taştı.
Acıyla kasıldım.
"Önüne baksana, aptal! Kör müsün nesin!" Ben yükselirken kız önümde ufaldı.
"Çok, çok affedersin. Gerçekten. Bekle hemen su getir-" Önümde iki cümleyi zor bir araya getiren kıza baktım.
"İstemez be! Sen onu bile beceremezsin şimdi," diye tısladım. Şaşkın şaşkın, tüm kantin tiyatro gibi bizi izliyordu.
Üzerime yapışan gömleği tuttum ve tuvalete gittim. Gömleği sıyırdım ve soğuk suyla acıyı hafifletmeye çalıştım. Artık acıyı göstermemeyi, bastırmayı öğrenmiştim.
Avucuma doldurduğum suya daldı gözlerim. Avuç içimdeki yanık... Annemi hatırladım. Elinden çekip aldığım sigaranın külünden, küçük bir yanık izi kalmıştı.
"Çok merak ettim seni! İyi misin?" Tuvalete giren Gizem'e kafa sallamakla yetindim. Sonra da derse döndük.
Her şeyin burnumdan geldiği gibi şimdi de keyifsizdim. Arkamdan ağlayacak tek bir acım kalmamıştı. Hepsini tek tek, zorla yutturmuştu hayat.
Okul çıkışı, kızlar yine zille birlikte onları almaya gelen anne, babalarını bekletmemek için çıktılar. Her şeyin gelmişine geçmişine sövüyorken çıktım sınıftan.
Çıktığım gibi kalbimi ağzıma getiren Yiğit'i, duvara yaslı bulmak beni korkuttu. Sanki beni bekliyormuş gibi dikleşti ve bağladığı kollarını çözerek yaklaştı.
"Bugün o kantindeki de neydi?" dedi hâlâ şaşkınlığını üzerinden atamamış gibi. Gözlerimi ondan, onun arkasındaki koridora çevirdim.
Ağzımın kenarını umarsızca gerdim düz bir çizgi gibi. Sıkılmış derin bir nefes verdim ve yüzüne baktım yeniden.
"Unuttun mu? Ben kötü kızım. Bana yakıştırılanı yapıyorum işte." Bundan daha anormal ne olabilir diyen dümdüz cümlelerin sonunda, cevap beklemedim. Omuzumdaki çantamın askısını, güç almak ister gibi sıktım ve yanından geçtim.
Bir adım atmıştım ki konuştu. "Böyle yaparak etrafındaki insanları da kaybedersin."
Sinirim bozuldu ve kısa bir gülme nidası verdim.
"Baksana Yiğit. Kimseyi görebiliyor musun şu an? Cevabını kendin bulabileceğini umuyorum. Ve umrumda değil," dedim ve arkamı döndüm.
"Olmaz ama böyle!" dedi ısrarla kolumdan yakalayarak. Kendimi ondan kurtardım.
"Sana ne ya? Ben böyleyim. İhtiyacım da yok kimseye. Sana mı kaldı tasası! Git başımdan. Git sevgiline, o en azından masum ayakları yapıyor."
Arkamdan neler söylemeye çalıştı dinlemedim. Koşa koşa terk ettim orayı. Eve girdiğim gibi anahtar ve çantamı attım bir köşeye. Sinirden akıttığım göz yaşlarımı sildim ve kendimi yatağıma attım. Uykunu esiri oldum.
•
Bölüm emojisi:
Sağlıklı kalın. ♥️
31.05.2020
düzenlendi.
11/12/21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
Teen FictionAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...