23. | u ç u r u m - sezon finali

1K 96 33
                                    

"sarardım ben bu yarayı, ama o gitti.
yine acıyor."

Medya: Yiğit Demirkan
Şarkı: Tuğba Yurt & Yiğit Mahzuni - Unutacağım


Sessiz ve bir o kadar da dikkatli adımlarla yatağa doğru adımladım. Uzun, siyah saçları beyaz yastığın üzerinde dalga dalga yayılmıştı. Saten kumaşın içinde buğday teni, uzun siyah kirpikleri, kirpiklerinin ardında saklı elmasları...

Yatağın kenarına oturdum ve yüzünü incelemeye koyuldum. Kısa aralıklarla titrekçe verdiği nefesi, sol köşemde sanki bir elin acımasızca kalbimi sıktığını hissettiriyordu. Uyurken bile titremesi için kaç dakika ağlatmıştım onu yine? Yine ve yeni bir günde.

Acı bir şekilde gülümsedim. Hak etmiyordum onun hiçbir tebessümünü, hiçbir göz yaşını ve hatta bakmaya kıyamayışını. Allah benim belamı vermeliydi; onu incittiğim her an için, üzdüğüm her söz, kırdığım her gün için. Kalbine benim gibisini aldığı için, sevip sarmaladığı ve asla vazgeçmediği için o yüce bir insandı.

Uykusunda döndü ve güzel yüzü bana döndü. Yüzünü örten saç tutamlarını zarifçe geriye taradım parmak uçlarımla. Uyandırmaktan korktum. Açığa çıkan eşsiz güzelliğine daldım bir süre. Ufak burnu ve pembe dudaklarına baktım.

Onları tatmıştım...

Her saniyesinde öldüğümü, yeniden dirildiğimi hissettiğim o öpücük. Tadıyla yeri göğü karıştırdığım, dolgun dudaklarıyla alev alev yandığım ve kokusuyla ayakta duramadığım... O ellerimin arasında, narin bedeniyle beni ilk kabul edişi ve parmaklarıyla saçlarımda gezinişi, sonrasında bana direnişi...

Baştan sona bir devrimdi.

Sıkıntıyla cama döndüm. Perdenin arkasından dolunay yansıyordu. Ellerimi saçlarımın arasına daldırdım ve çaresizce çekiştirdim. Ben ne bok yiyecektim gerçekten?

Ayaklandım ve geldiğimizden beri kapalı olan telefonumu kitap rafından aldım. Açtığım gibi ekrana milyon tane bildiri düştü. Kenara bıraktım ve mutfağa giderek bir fincan kahve yaptım. Kahveyle birlikte geri salona döndüm ve kendimi koltuğa bıraktım.

Gözlerimi kapattım; saniyelik bir huzur.

Sonunda susabilen zımbırtıyı elime aldım. Dünden beri 35 cevapsız arama ve 101 mesaj. Harika.

Gönderen: Gülcan

Yiğit? (20:34)
Beni ara (21:45)
Neredesin? (22:26)
Merak ediyorum. Kaç kere aradım neden bakmıyorsun? (23:58)
Yiğit yalvarırım sana ihtiyacım var (11:04)

Daha fazla ağlamalarını okumadan sildim üstten mesajlarını. Şimdiden içimi karartmıştı. Cevapsız aramlara baktım:

Tarık (4)
Gülcan (17)
Gizem (5)
Tuğçe (3)
0534#(5)
D. (1)

Telefonu açtığıma lanet ettim. Siktiğimin herifi neden arıyordu beni? Hızla telefonu kaptım ve arabaya atladım. Gaza bastım ve yola koyuldum.

Yaklaşık iki saatin sonunda Afyon yakınlarında telefonu ve kırdığım simi camdan attım. Evde açmakla hata etmiştim gerçekten de. Geldiğim yolu geri sürdüm ve ufukta görünen güneşi görmemle hiç uyumadığım gerçeği artık zorluyordu beni. Evin önüne nihayet park ettim ve kendimi eve attım.

Sessizliği dinledim bir süre. Ardından iki gündür giydiğim tişörtü çekip çıkarttım ve attım bir köşeye. Yatak odasının kapı aralığından beyaz yatağı süsleyen, nefes alışverişi içime işleyen, kızıl saçlı güzelliğe baktım. Hâlâ buradaydı. Rahat bir nefes bıraktım.

Dolaptan temiz bir tişört ve eşofman aldım. Yorgunluktan ayakta duramıyordum. Hızla üstümü değiştirdim ve geri odaya döndüm. Kararsızlıkla baktım. Sabah Ezgi bunu burnumdan getirecekti biliyorum.

Onu uyandırmamaya dikkat ederek örtüyü kaldırdım ve yatağa uzandım. Elimi belinin altından karnına sardım ve kendime çektim. Burnum saçlarının arasına karıştı, gözlerimi kapadım. Üzerine sinen kokumla keşke dedim, keşke karışsak... Kokusuna bulandım ve uykuya daldım.



Kollarımın arasındaki boşluğa uyandım. Gözlerim hızla açıldı ve yerimden fırladım. Banyoyu kontrol ettim ama boştu. Salon ve mutfak da aynı şekilde boştu. Sol köşemde bir sıkışma hissettim. Hayır, şimdi vakti değildi. Ezgi'yi bulmam gerekiyordu.

Dış kapıya koştum ve evden fırladım. Ev zaten denizin kıyısındaydı ve köydeydi. Deniz boyu koştum, seslendim ama hiçbir iz yoktu. Nefes nefese baktım etrafa. Deniz, kayalıklar ve yeşillik dışında bir insan bile yoktu. Yere bıraktım kendimi ve çocuk gibi ağlamak istedim. Görüşüm bulanıklaştı ve elime batan taşlara aldırmadım. "Neredesin be Ezgi.."

Etrafa baktım bir daha. Yoktu işte. Aklıma gelenle az önce gördüğüm kayalığa baktım. Olsa olsa orada olurdu Ezgi. Fırladım yerimden oraya doğru. Tepeyi tırmandım ve uçuruma çıktım. Yeşilliğin arasından uçuşan ipek saçlarını gördüm.

"Ezgi!" diye bağırdım korkuyla ve ormanı sonunda geride bırakarak, birkaç adım ötesinde durdum. Uçurumun dibinde oturmuş, öylece bakıyordu. Sesime döndü baktı. Parlak gözlerini ıslatan yaşlarını silmedi veya saklamadı benden bu sefer.

Yanına gitmek için iki adım attım ancak hiç beklemediğim bir hızla ayağa kalktı. Ben düşecek korkusuyla onu tutmak isterken o yaklaşma diye çığırdı. Kalbime hançerlenen korkuyla yerimde durdum.

"Ezgi, Allah aşkına gel bu tarafa," dedim yalvararak. Adım adım geri gitti. Dayanamadım, korkuyla tutmak istedim ama bağırdı yeniden. "Gelme Yiğit. Bu sefer de gelme. Git buradan," dedi ağlamasının arasında.

"Vaz mı geçtin?" Titreyen sesime lanet ettim. Onu koruyacağımı ve korkmadan yanında olacağımı bilmesi gerekiyordu. "Seni seveceğim. Ne olur, dur!" dedim yalvararak. Yüreğimde büyük bir yangın hissettim. Diple onun arasında her kaybolan santimin, ömrümden götürdüğünü sandım. Gözlerim doldu ve bir yaş çoktan firar etti.

Başını hüzünle iki yana salladı ve burukça gülümsedi. "Durmam için beni sevmen gerek. Sevmen için önce beni görmen. Sen görmüyorsun Yiğit. Sen vicdanını rahatlatıyorsun," dedi hayal kırıklığıyla bakarken.

Hızla kafamı salladım. "Hayır, öyle bir şey yok! Ezgi kurban olayım gel bu tarafa. Ne olur." Güldü ve en sonunda başka tarafa baktı. Yüzüme bakmaktan bile vazgeçmişti.

Attığı son adımla topuğu boşluğa denk geldi. "Ezgi!" diye kükredim ve öne doğru koştum tutmak için. Gülümseyerek kollarını açtı ve gözlerini kapattı. O geriye doğru düşerken parmaklarım parmak uçlarını tutmak istedi ama elimden kayıp gitmişti. "Ezgi!" diye bağırdım tekrar. Bir melek gibi, kolları birer kanat gibi aşağı doğru süzülüyordu.

Ve mavilere karışmıştı.



Sanırım beklenen bölümlerden biri de Yiğit'in bakış açısıydı. Ne düşünüyorsunuz bu bölüm için?

Bir şey söylemem gerek; geçen bölüm yıldıza basan her bir kişi için çok teşekkür ederim! Nasıl mutlu oldum! Hemde yeni kimseleri görünce 🥺💓

Yeni bölüme sıkı durun..
Görüşürüz 😘🤍

05.08.2020

düzenlendi.
14/12/21

adı bende ya'saklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin