"yıllar geçer, ben sende kalırım"
Medya: Yiğit Demirkan
Şarkı: Perdenin Ardındakiler- Her Gece•
Derin bir iç çektiğimi hissettim. Sırtımı ısıtan sıcaklığı hâlâ iliklerimi kadar işliyordu. Gözlerimi kırpıştırarak yavaşça açtım. Görüş açıma giren ellerim, ellerime sarılı ellerine baktım. Parmaklarım gevşekçe onun uyumadan önce geçirdiği parmaklarının arasındaydı.
Tepkisizce baktım ellerimize.
Saçlarımın arasından ensemi gıdıklayan nefesini hissediyordum. Heyecandan ölmeliydim, ne yapacağımı bilmemeliydim belki de. Ancak gözlerimi açmamış ve aklımda, önüne set koyduğum düşüncelerimin ortaya saçılıp beni tüketmesinden korkarcasına içime kapanmış ve hareketsiz kalmıştım.
Uykuyla birlikte gevşeyen parmaklarını sıklaştırdı. Bu hareketiyle gözlerimi açma ihtiyacı hissetsem de kıpırdamadım.
"Günaydın," dedi. Sesi uzun süredir konuşmadığı için pürüzlü çıkmıştı. Önümü yavaşça ona döndüm. Çene hizasındaydım ve gözlerimle gözlerine tırmanmaya henüz hazır değildim.
İşaret parmağının ucu çeneme hafif bir dokunuş yaparak göz göze gelmemizi sağladı. Yüzündeki dingin ifadeyle her bir santimimi izledi. Bu baya uzun sürmüş, günler süren saniyelerde sıkışıp kalmıştım.
Belime sarılı elini fark etmesiyle, elini kaldırıp saçlarının arasına karıştırdı. Sessizlik içinde, birbirimize göz kırpmadan bakıyorduk. Parmaklarıma sarılı parmaklarını sıkıca tuttum. Dikkati oraya kayarken ruhsuz bir halde onları onunkilerinden ayırdım.
Ellerimi birleştirip göğsümde kenetledim. Karşımda uzanırken ben cenin pozisyonunda ufalıp yok olmak istiyordum.
Onun buhar gibi çıkan sesiyle bende dün olanları hatırladım yeniden. Gözlerim önüme düştü ve tişörtüne baktım.
Dün epey bir sarsılmıştım.
Enkaz gibi dağılmış, kül olmuş, o küllerim bir rüzgarla havaya karışıp etrafa savrulmuştum.İçimde kara dumanların nefesimi takıp edip, beni boğmayı denediğini söyleyebilirdim. Eğer dün duyduklarımı aklımın ucundan geçirirsem, işin sonunda manyak olabileceğimi söyleyebilirdim. Ve, öğrendiklerimin az biraz duygu düşüncem vardıysa, onları da silip süpürdüğünü söyleyebilirdim.
Bunları düşünmek istemiyordum yeniden. Sıkıntılı bir nefesle dikkatimi dağıtacak bir şeyler aradım. Tişörtünden ayırmadığım gözlerim, kolunda durdu.
Kumral tüyleri diken diken olmuştu. Soğuk havanın içeriyi kuşatmasıyla üşümüş, uyumadan önce polarını bana vermişti. Etrafım iyice onun kokusuyla sarmalanırken poların içinde kaybolmuş gibiydim.
"Üşüdün mü?" dedim hafifçe yerimden kıpırdarken. Parmaklarımı gün yüzüne çıkartmak için poların uzun kolunu çekiştirmeye çalışıyordum. Çıkartmak istiyordum artık. "Nereye gidiyorsun?"
"Hiçbir yere?" dediğimde nihayet elimi çıkartabilmiştim. Fermuarı çözüp poları sıyırdım ve giymesi için uzattım. Yerinde doğruldu ve tek kelime etmeden elimden aldı. Kollarının arasında sıkıca tutmaya başladığında giymeyeceğini anladım.
"Hiç aşık olmadın mı?" Dudaklarımdan dökülen
soru merakımın eseriydi. Merakımı tetikleyen binbir düşünce vardı oysaki; geçmiş, zaman, roller veya sebepleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
Teen FictionAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...