"Yoktur tavsiyem bile, beni kaybedene."
Medya: Yiğit Demirkan
Şarkı: Zeynep Bastık - Yol•
Yeni bir yaz tatılı. Yeni bir başlangıç, yeni hayat, yeni vedalar, yeni insanlar, yeni okul...
Artık 18 yaşında bir bireydim. Anne babaya ihtiyaç duymayan, kendi kararlarını verebilen bağımsız biri.
Sanki böyle şeyler önceden hayatımda vardı da, girdiğim yaş buna karar vererek, beni bu bağlılıktan ayırmıştı. Oysa ne çok isterdim, hâlâ annem ya da babam benim için bir kez olsun karar versin, beni uyarsın ya da nasihat etsin.
Yurttan ayrılalı artık çok olmuştu. Ablamın yanına yerleşmiştim. Onun hakkı asla ödenmezdi. Tek onun için; en içten, en güzel dileklerimi dileyebilirdim. Geriye kalan herkes katran gibi kara ve kirliydi. Dileklerim boşa giderdi.
Ecem ve eniştem Fatih abi, artık yaklaşık iki senedir evlilerdi ve bebek bekliyorlardı. Yeğenimin olacağı gerçeği hâlâ sindiremediğim bir olaydı.
Ablam nasıl annelik yapacaktı, ben nasıl teyze olacaktım hiçbir fikrim yoktu. Sevgiyi ve hoşgörüyü o çocuğa hissettirebilecek miydik ki? Bu konuda çok endişeliydim çünkü ben hissedememenin nasıl hissettirdiğini çok iyi biliyordum ve bu büyük eksiklikti.
Hamileliğin henüz yedinci ayındaydı ve eniştemle birlikte çok büyük bir heyecan içindeydiler. Evde zaten fazlalık gibi hissettiğim için onları biraz olsun yalnız bırakmak istedim. Gizem ve Tuğçe'yle birlikte, Tuğçe'nin geçen yaz da teklif ettiği ama benim gidemediğim tatilin telafisi için gelmiştik.
Güneşin altında uzandığım serin örtülerin üzerinde, iyice mayışmaya başlıyordum. Güneş gözlüğünü çıkartmadan, gözlerimi kapadım ve tahta şezlongun üzerinde, sağıma doğru kıvrıldım.
"Yellozlar! Size drink getirdim." Tuğçe'nin şen ve üstün enerjik sesine rahatsızca mırıldandım. Bir elimi çenemin altına, diğerini yanağıma yakın bir halde dizlerimi kendime çektim. Uyku çok güzel bir şekilde bana fısıldıyordu.
"Kızım drink ne? Su de, içeçek de geç. Sosyetik misin sen," diye yarım ağızla mırıldanan Gizem'e uykum olmasa gülerdim. Kesin kafasını hiç kaldırmadan hâlâ telefonuyla ilgileniyorken konuşmuştu, yoksa diyecekleri bununla sınırlı kalmazdı.
"Tabii kızım. Yüksel Sayan'ın kızıyım ben. Sosyetenin en elit kısmından." Sesli ofladım belki dikkate alınır da uyumaya çalıştığımı görüp susarlar diye. Gizem onu baştan savan bir mırıltı çıkarttı.
Aradan geçen sessiz birkaç dakikanın sonunda tam gitti gidiyordum ki Gizem çığlık çığlığa ayağa fırlarken, yüreğim ağzıma geldi. Yerimden öyle bir hızla fırlamıştım ki bir anlığına zaman ve mekanı şaştım.
"Ne oldu be geri zekalı! Ne çığırıyorsun?" Tüm sinirim yine gün yüzüne çıkarken elinde telefonla, heyecanla sallanan ve yerinde zıplayan Gizem'e baktım.
"Ta-Tarıklar geliyor! Ayy şu halime bak." Gözlüğümün üzerinden ona bir bakış attım. Üstünde ince, beyaz bir plaj elbisesi, altındaysa görünen sarı mayosu vardı. Gözlerimi devirdim öfkeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
Teen FictionAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...