Medya: Yiğit Demirkan
Şarkı: Billie Eilish & Khalid - Lovely•
Eve girdiğimde sigarasını tüttüren annemi gördüm. Bakışları bana saniyelik baksa da önüne döndü. Delirmemek elde değildi.
Çantamı attım bir köşeye. Sonra dolduğum sinirle annemin yanına yaklaştım. Sigara paketini aldım masadan.
"Şundan daha fazlası olamadık ya, yazık bize!" Parmakları arasındaki sigarayı çektim. Avuç içime değen kül canımı yakmıştı ancak şu an düşünemiyordum.
"Yok sana bundan sonra sigara filan. Çok istiyorsan git çalış, kendin kazan. Bir hayrını gördüğümüz yok zaten." Küllüğü aldım çöpe boşalttım, paketi de odama götürdüm.
Zerre tepki vermiyordu kadın!
Makarna hazırladım. Ablam gelince evde yiyecek bir şey olsun diye. Sonra yaz tatilinde iki üç kuruş kazanmak için başladığım kafeye, gitmeye hazırlandım. Artık sadece haftanın üç günü gidebiliyordum.
Toz pembe önlüğü arkamdan bağladım ve yaka kartımı taktım. Fırından yeni çıkan kekleri cam önüne yerleştirmeye başladım.
Daha 18 olmadığım için fazla iş yaptırmıyorlardı bile. Sadece kek, kurabiye ve pasta bölümüyle ilgilenebiliyordum. Bir de masaları toplayıp yeniden kurmakla mükelleftim.
"Ezgi 4 numarayı toplar mısın." diyen Selin'i onayladım ve masadaki tabakları toplamaya başladım. Kafe bugün tıklım tıklımdı ve boş masa lazımdı. En sonunda masayı da sildim ve o sıra da, yeni müşterilerle ilgilenen Metin abiye, müşterileri buraya geçirebileceğini söyledim.
Sonra yerime geçtim ve istenilen siparişi hazırladım. Kekleri servis tabaklarına koydum. Selin, "Canım sen götürsen olur mu? Ben öteki masayla ilgilenmem lazım," dediğinde kabul ettim.
Tabakları 4. masaya taşırken oturan esmer çocuk, bugün bana çarpan esmer çocuktan başkası değildi. Hay ben benim şansımı ya!
"Oo atarlı kız?" dedi sinirimi bozarak. Masada, bügün yanında gördüğüm kankasıyla iki kız vardı. Tabağı önüne sertçe koydum. Zıkkım olsun demeyi çok istiyordum.
"Afiyet olsun!" Sırıttı ve yanındaki sarışın kız, "Arkadaş kim Tarık?" diye melül melül Tarık denilen andavala sordu. O, ona açıklamaya başlarken, tezgaha döndüm.
Sanki senin Tarık'ına kaldık abi! Neyine kıskançlık?
Yürüdüğüm esna da, kafeden içeri giren Yiğit'i gördüm. Hay aksi! Çabucak tezgahın arkasına geçtim ve kafamı eğerek, gizlendim. Tarık'ın masasına geçti. Tarık ve diğer çocukla tokalaşırken kızlara kafasıyla selam verdi ve yeni tanışıyormuş gibi el sıkıştılar.
Mesaimin bitişi için saniyeleri sayıyordum. O Tarık'ın gıcık gülüşü kafeyi dolduruyordu. Yiğit'in yanına oturduğu kız, iki de bir Yiğit'le konuşuyordu. Diğer isimlerini bilmediklerimde herhalde sevgiliydiler. Kol kola oturuyorlardı.
"Çıkabilirsin artık sen kızım," diyen patron Sedef hanıma teşekkür ettim ve arkaya geçip üstümü değiştirdim.
Çantamı aldım ve kafeden çıkmaya hazırlanırken kafenin kapanmasına bir 10-15 dakika kalmıştı. Metin abi müşterilere kapanış hakkında haber veriyordu.
Yerinden kalkan tayfayı görmemle fırladım çıktım. Yeniden bir konuşma istemiyordum. Ben hızlı hızlı yürürken, "Atarlı!" dedi Tarık.
Ben sana bir atar yapacağım, göreceksin şimdi. Duymamış gibi devam yürüdüm. Kulaklığımı hızlıca taktım ve müzik açmaya çalıştım. Vaktim olmadan omuzuma dokunan elle duraksadım. Şaşkınca Yiğit'e döndüm. Onun biraz arkasında Tarık ve şaşkın şarışına göz attım.
"Evet?" dedim nezaketten uzak. Kafa karışıklığıyla kaşları büzüştü ve kafeyi gösterdi.
"Sen burada mı çalışıyorsun?" dedi. "Tarık anlattı da," diye cümleyi toparlamaya çalıştı sanki çalıştığımı öğrenmesini ayıplamışım gibi.
Ne var bunda dercesine kafamı salladı. "Evet? N'olmuş yani?"
Ellerini havaya kaldırdı, "Tamam. Yok bir şey, şaşırdım sadece."
"Niye? Herkes sizin gibi zengin mi bu hayatta?" derken gözlerine kızgınlıkla bakıyordum. Yüzüne tuhaf bir ifade yerleşti. "Gitsene sen, geçen de yaptığın gibi. Bak bekliyorlar." Çenemle merakla bizi izleyen tayfayı gösterdim.
Aralanan dudakları yavanlıkla, "İyi akşamlar," deyip arkasını durgunca döndü ve ikimiz zıt yönlere doğru ilerledik.
Nasıl oldu da, lütfedip benimle konuşma zahmetine girdi?
Eve vardığımda güneş çoktan batmıştı. Akşam ezanından önce evde olması gereken çocuklar, bizim evde ölüydü. Ablam mutfaktan çıkarken beni selamladı.
Anahtarları eski vestiyerin üzerine attım ve gidip ona sarıldım. Annem gibiydi. Dışardaki insanlara nefret saçıyordum ancak yıllarca çektiğim anne şefkatinin hasretini ablam gideriyordu.
Ona listeden bahsettim. Keyfimiz yine kaçtı. Faturalar gecikmişti. Annem ölü gibiydi. Buz dolabı boştu. E daha ne olsundu?
••
31. Mayıs
PazarSevgili günlük,
Hayatım pek mükemmel değildi işte.
Nisa o senenin ortasına doğru taşındı, gitti. Annem ruh gibi demiştim ya, üç ay sonra ruhu da gitti. Ablamla bir başına kalmıştık. Teyzemler, dayımlar cenaze işlerine yardım etmişti, sağ olsunlar. Ancak o kadardı işte. Devamı gelmedi.
Dediğim gibi insanoğlu... riyakârdı. İki gün ağlayıp üçüncü gün unutandı. Utanmayandı.
Şimdiyse sevgili günlük, ablam odasında perişan. Ev, hiç olmadığı kadar ıssız ve soğuk. Tıpkı kalplerimiz gibi. Güneş doğuyordu, ama içim hep karanlıktı.
Biz ayakta kalmaya çalışıyorduk sadece. Ama bundan sonrası yokuş aşağısıydı.
•
Yıldız doldurmayı unutmayın.. 💫
Kendinize iyi bakın. ♥️
30.05.2020
düzenlendi.
11/12/21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adı bende ya'saklı
Teen FictionAdım Ezgi... Ezgi Akbulut. Uzunca Yalnızlığın Ezgisi. Kısaca Ezgi işte. Ben o herkesin nefret ettiği kızım. Kötü kalpli, sevenleri ayıran, duygusuz sanılan... Hani sizin şu çakma sarışın olan. Ben kendi hikayemin esas kızıyım. Sevdiğim beni sevmese...