10.BÖLÜM: "Birbirine Yanan İki cehennem."

41.1K 2.7K 12.2K
                                    


Multimedya:

#So cold, Ben cocks (Slowed)
#Tom odell, another love.

Sınır: 30 vote 80 yorum.

Hoşunuza giden kısımlara ve buraya 🗝 unutmayın.

10.BÖLÜM: "Birbirine yanan iki cehennem."

Çivili tahtalarla bir araya getirilmiş küçük bir yuvaya pervasızca batan güvercindim.

Çiviler battı kanatlarıma uçamadım.
Balık oldum sonra denizimi kuruttular.

Çöllerde bir kaktüs oldum çok zaman ardından güneşimi çaldılar benden.

Kanayan parmaklarım neye tutunsa onu koparttılar benden ne zaman düştüğümde kalkmak istesem dizlerime jilet attılar, çığlıklarımı acımasız elleriyle susturdular ne zaman dimdik dursam omurgama kemerle vurdular, yaşamak istedim, öldürdüler. Ölmek istedim, yaşattılar.

Ben de yaşam ile ölüm arasındaki çizgide boğuldum.

Boğazımdan yukarıya doğru tırmanan kırık bir acı dudaklarımın çevresinde kurudu kaldı, Uraz'ın gözleri bana öylece buz gibi ve öfkeyle bakarken, "Bana bir daha bağıracak olursan..." Dişlerimi sıktım ve cümlemin devamını getiremedim başka bir söz buna engel oldu. "Pislik herif." Gözlerinden hızla gözlerimi çekip odadan dışarıya çıktım daha sonra ise vakit kaybetmeden kendi odama girip kapıyı sertçe kapattım.

Avuç içlerimi kapının yüzeyine bastırıp öylece kalırken yutkunmadan edemedim sadece düşürmüş olduğu telefonunu vermek istemiştim o ise bana bağırıp kalbimi kırmayı tercih etmişti. Belli belirsiz kaşlarımı çatarken Uraz odasının kapısını hırsla kapattı, kapının gürültülü sesi kulağıma çabucak ulaştığında gözlerimi yumdum. Tırnaklarımı kapının pürüzsüz zeminine sürtüp içimdeki dizginlemediğim öfkemi bastırmaya çalıştım, bana ne hakla öyle bağırıyordu ki?

Burnumdan sert bir soluk alırken yavaşça kapının ardından çekilip sakinleşmek adına kendime birkaç dakika müsaade ettim, odasına girdiğim için neden bu kadar kızmış olabilirdi ki, kapıyı çalmadım diye mi acaba? Ellerimi kısa saçlarımın içine daldırıp bunu düşünmemeye çalıştım, hayvan olmasından  dolayı bana bağırmıştı başka açıklaması olamazdı. Suçluymuş gibi odama kapanmaya bir son verip odamdan çıkıp aşağıya indim, o embesil için canımı sıkamazdım.

Kerem, Anıl ve Duru salonda otururken onlara görünmeden mutfağa geçip yemek yapmaya koyuldum, biraz kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Tencereye su koyup ocağın üzerine koydum, tavuklu köri soslu makarna yapacaktım. Bir paket makarnaya göre tavuk çıkarıp güzelce doğrarken Duru'nun bedeni kapının pervazında göründü tepki vermeden işime devam ettim, Duru'nun belli belirsiz kaşlarını çattığını hissettim kalçasını granit mermerin yüzeyine yaslayıp suratımı inceledi. "Gergin misin sen?" Diye sordu. "Evet gerginsin ve oldukça öfkeli görünüyorsun," Burnumdan sert bir soluk alırken cevap vermeden tavuğu daha hızlı doğramaya başladım, Duru benim bu halime anlam veremezken kolumu tuttu. "Ne oldu dedim Berfu?"

"Abinden nefret ediyorum," diye çıkıştım sinirle. "Her şey, herkes ona itaat etmek zorundaymış gibi davranıyor, bencil ve kendini bir halt sanan herifin teki!" Elimdeki bıçağı doğrama tahtasının üzerine sertçe bıraktım, Duru bana şaşkınlıkla bakarken, "Kavga mı ettiniz?" Diye sordu çabucak.

"Telefonunu merdivene düşürmüştü, odaya girdikten birkaç saniye sonra ben de ardından girdim bir an da bağırdı, çağırdı odasından beni kovdu. Kötü bir amacım yoktu ki sadece telefonunu vermek istemiştim ama sağ olsun çok güzel bir şekilde teşekkür etti."

Rivayetler Mahzeni.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin