11.BÖLÜM: "Dört Bir Yana Saçılmış Halkalar."

45.2K 2.7K 11.4K
                                    


Multimedya:

#Sia, Bird set Free.
#NF, Remember This.

Sınır: 35 vote 500 yorum. (Normalde yorum sayısı düşük oluyordu ama sınırın çok üstünde yorum geldiği için yükselttim, diğer kitaplarım içinde öyle. Okuyan herkesin kendisini belli etmesini rica ediyorum. :))

Hoşunuza giden kısımlara ve buraya 🗝️ bırakmayı unutmayalım fıstıklar.

11.BÖLÜM: "Dört Bir Yana Saçılmış Halkalar."

Çürümüş bir hayatı ölüme terk edemezsiniz ama yaşatmak da istemezsiniz çünkü her hayat acı biriktirir göğsünde, acı kutsaldır sizi, siz yapan şeydir onu terk ederseniz kendinizi terk etmiş olursunuz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çürümüş bir hayatı ölüme terk edemezsiniz ama yaşatmak da istemezsiniz çünkü her hayat acı biriktirir göğsünde, acı kutsaldır sizi, siz yapan şeydir onu terk ederseniz kendinizi terk etmiş olursunuz. Kaybolursunuz, kaderin derin okyanusu içinde oradan oraya kulaç atarsınız ama sonu gelmez, hiçliğe karışırsınız kendinizi bilmeden attığınız her adım ne geleceğe sürükler ne de geçmişe çevirir sadece ölmek ile ölmemek arasındaki o bataklıkta kıvranırsınız. İnsan, yaşadıklarından kaçamaz, unutamaz... Kaçarsanız sizi bulur, unutursanız hatırlatır. Bir mekân, bir isim, bir koku size neyi unuttuysanız hatırlatır o yüzden hiçbir şeyi unutmak için çabalamayın, unutamazsanız ölseniz bile unutamazsınız.

Ölümden sonra unutmak olsaydı,
Cennet ve Cehennem olmazdı.

Ellerim Uraz'ın boynuna çiviyle çakılmıştı sanki teninden ayıramıyordum, ciğerlerimde kendisine yer edinen kokusu bir kez daha bana ruhunu hatırlattığında gözlerimi yumdum, ona sarılmış olmama inanamıyordum, onun bana sarılmış olmasına inanamıyordum. İki cehennem birbiri için yanmaya başlamıştı sanki. Uraz'ın belindeki parmaklarının baskısı tenime işliyor, omurgama batıyordu. Çenesi omzumun üstünde kendisine özgü bir yer edindi, göğüs kafeslerimiz birbirine çarparken ikimizin kalbinin ritimlerinin birbirine karışıp hoş bir ezgi yarattığını sezdim.

Ondan ayrılmak istemiyordum,
Şaka gibiydi ama istemiyordum.

Kendi kendime kızarak ensesinde birbirine düğümlediğim ellerimi yavaşça çözmeye başladım, Uraz benim ondan uzaklaşıyor olacağımı fark etmiş olacaktı ki sertçe yutkunarak o da benden uzaklaşmaya başladı. Ellerimi sıcacık ensesinden indirip boşluğa bıraktım, Uraz ellerini ağır bir ritimle belimden çekti. Yüz yüzeydik ve yakın sayılırdık. Ben sessiz bir nefes alırken o benim aksime sesli bir soluk aldı, "Teninin rengini düzelt," diye homurdandı huysuzca. "Sevmedim bu rengi." Ona cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki avucundan nokta nokta zemine damlayan kanı gördüğümde gözlerim kocaman oldu, o benim bu halime bakarak kaşlarını çatarak bakarken çabucak elini tutup avucunu açtım. "Kanıyor, acıyor mu?" Diye fısıldadım ve daha o cevap veremeden ekledim. "Ama acımasın..."

"Acımıyor, hissetmedim bile," diye cevap verdi. "Önemsiz, boş ver. Hadi gidelim."

"Ne demek önemsiz ya?" Diye sızlandım, avucumda olan eline dikkatlice bakarken kanadığını bir kez daha fark ettim sanırım cam kesmişti, çizik şeklindeydi çünkü. "Bir dakika dur," Avucumda tuttuğum elini bir saniye olsun bırakmazken cebimde duran peçeteyi çıkararak yarasının üstüne bastım, Uraz kaskatı kesildi yavaşça bakışları yavaşça bana tırmandı ona bakmak yerine peçeteyle avucunun içindeki kanı silmeye başladım, Uraz bana böylesine dikkatli ve hızlı nefeslerle bakarken hareket etmek oldukça zordu. Avucundaki kan neredeyse temizlendiğinde yarasına baktım, küçük bir çizikti derin de görünmüyordu cam sıyırmış olmalıydı. "Beni mi düşünüyorsun sen?" Diye sordu kısık bir sesle.

Rivayetler Mahzeni.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin