Min'in kapıdan kendilerine baktığını gören Sae kucağına aldığı küçük kıza Min'i göstererek, "İşte baba da geldi." dediğinde genç adam donup kalmıştı. Min baba kelimesini duyunca yüzü bembeyaz kesmiş bir şekilde Sae'ye bakıyordu. Onun bu halini gören Sae ise gülme krizine girerek, "Korkma korkma sadece şaka yapmıştım." dese de adam hala ikiliye bakıyordu. Sae'nin kendisine gülmesiyle dikkatini kızın kucağında ki çocuğa vermişti. Mina'nın elinde biberon ile salonun kapısına belirmesi bütün dikkatini dağıtmıştı. Sae, kucağında ki çocuğu Min'in kollarına vermesi Min'i hayal dünyasından tamamen koparmaya yetmişti.
"Sen ne yapıyorsun? Al çocuğu kucağımdan," diyerek küçük kızı Sae'ye uzatırken genç kız omzunu silkti.
"Neden? Sen onu biraz tut ben hemen geliyorum." diyerek hızl yanından ayrılarak kapıya yöneldi. Min kucağındaki çocuğu nasıl tutacağına karar verememişti. Sae'nin arkasından seslense de cevap alamıyordu. Mina'nın elinden biberonu alarak hızlı adımlar ile Min'in kucağında ki çocuğu da alarak koltuğa geçmiş ve kocasına bakmıştı. "Neden bana öyle bakıyorsun?"
"Bu çocuk kim Sae?" Min aslında bildiği bir sorunun cevabını Sae'den duymak istermişti.Sae ise gayet sakin bir şekilde genç adama cevap vermişti.
"Bizim küçük misafirimiz. Çok şirin değil mi?"
"Annesi nerede?"
"Annesinin işi vardı, bu yüzden ona ben bakacağım, tabi senin için bir sakıncası yoksa."
"Sen mi?" Min şaşkın bir ifade ile Sae'ye bakıyordu. Genç adam konuşmayı keserek kapıya yönelmişti. Salondan çıkmadan önce Sae'ye dönerek, "Gece ağlamamasına dikkat et. Uykumun bölünmesini istemiyorum," dedi."Bu kadar çabuk mu çekiliyorsun odana?" kızın sesinde hayal kırıklığına uğramış bir ton vardı.
"Bir soru mu var?"
"Hayır ama en azından bebekle oynarsın diye düşünmüştüm."
"Ben çocuk sevmem, bu yüzden benden uzak tut onu." Min hızlı adımlar ile salondan çıkarken Sae içinden çocukları hangi erkek sevmez ki diye düşünmeden edememişti. Söylediklerini önemsemeden küçük kız ile oynamaya başlamıştı. Küçük kız yorulana kadar onunla oynamıştı. Bir süre sonra da oyuna kendi odasına devam etmeye karar verdi. Bu şekilde uykusu gelince onu hemen yatağına yatırabilridi.Kucağında ki küçük kızla odasına çıkarken, çift tarafı tablolarla dolu koridorun sonuna geldiğinde telefonunun çalmaya başlaması ile cebinden çıkaramadığı telefonunu almak için bebeği yere bırakmıştı. Telefonu açan Sae, Siwon ile konuşurken bebekte Sae'nin ayaklarının yanından emekleyerek ilk aralıklı bulduğu kapıdan içeriye girmişti. Sae konuşmasını yaptıktan sonra etrafa bakınmış ancak bebeği bulamamıştı.
Min odasındaki özel banyosunda duşunu aldıktan sonra üzerine aldığı bornozu ile banyodan çıkmıştı ki odasına giren küçük bebek ile göz göze gelmişti. Min'in ıslak saçları altında parlayan gözleri bir anda karşısında ki küçük kız ile daha da parlamıştı. Sae ise bebeği aramak için odalara bakarken Min'in odasının kapısının aralık olduğunu fark etmişti. Odaya girdiğinde ise gördüğü manzara karşısında gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Tabi bu Min'in ıslak göğsünü fark edene kadar sürmüştü. Hemen arkasını dönen Sae odadan çıkacaktı ki kucağında küçük kız ile pencereden bakan Min'in ona seslenmesi ile duraksamıştı.
"Nereye gidiyorsun? Burada alman gereken biri yok mu?" dediğinde Sae arkasını dönmeden genç adama cevap verdi.
"Özür dilerim, odana girmeden kapıyı çalmalıydım." Sae adamın diğer sorusunu önemsemeden kapıdan çıkacağı sırada yeniden adamın sözlerini duymuştu.
"Sorun değil ama bir şey unutmadın mı?"
"Ne unuttum?" Sae, Min'e bakamıyordu. Bu yüzden arkasını dönmeden cevap vermeye devam ediyordu.
"Neden bana bakmıyorsun sen?"
"Şey üzerini giyinsen..." Min üzerine bakarak garip olanın ne olduğunu bulmaya çalışmış ancak bornozundan sadece göğüs kısmının açık olduğunu görünce gözlerini devirerek düzeltmişti. Sae'ye seslenerek, "Dönebilirsin artık? Seni görende çıplak olduğumu düşünür Sae." dedi.
"Ben özür dilerim gerçekten." Sae arkasını döndüğünde küçük kız Min'in omzuna başını koymuş bir şekilde uyuduğunu görünce gülümsemişti. Bir eli Min'in ıslak saçlarını tutuyordu. Min kucağında ki küçük kızı göstererek, "Madem bakamayacaksın neden eve getirdin? Unuttuğun ufaklığı artık alabilirsin." dedi.
"Bu kadar kolay uyuduğuna inanamıyorum. Sabahtan beri onu uyutmak için uğraşıp durdum. Ama şuna bak hemen uyumuş." Sae, Min'in omzunda uyuyan çocuğu almak isteyince Min kendinin bile anlamadığı bir hareketle çocuğu kendi yatağına yatırmıştı. Sae ise şaşkın gözlerle onu izliyordu.
"Bu gece benim yanımda kalsın, sen yorulmuş olmalısın?"
"Ama gece uyanabilir, hani senden uzak durmasını istiyordun?"
"Şimdi de böyle istiyorum. İstersen kendi odana git istersen sende bizimle kal." Min bile son sözlerine şaşırırken Sae'nin şaşırması gayet normaldi. Üzerini örttüğü çocuktan yüzünü ayırmadan Sae'ye söylediğinin farkına varınca birden telaşlanarak, "Ben üzgünüm, sen odana gidebilirsin. Bu gece benimle kalır, yarın sen ilgilenirsin. Dinlenmen gerek," dedi.
"Sorun değil." Sae, Min'in sözü değiştirmeye çalıştığının farkındaydı ama son söylediklerini duymamış gibi yaparak odadan çıkmıştı. Min ise hiçbir şey söylemeden odadan çıkan Sae'nin arkasından bakarken derin bir nefes alıp küçük kıza baktı. Birkaç dakika sonra üzerinde eşofmanı ile gelen Sae'yi görünce şaşırmıştı. Hiçbir şey söylemeden direk Min'in şaşkın bakışları arasında yatağın içine giren Sae, Min'e bakarak, "Sen yatmayacak mısın? Işığı kapatmayı unutma." dediğinde genç adam yutkunmadan edememişti.
"Sen burada mı yatacaksın?"
"Evet, az önce kalmamı söyleyen sen değil miydin?" Sae oldukça sakin görünmeye çalışıyordu. Kalbi dört nala koşan taylar gibi çılgınca atıyordu.
"Ama..."
"Işığı kapatıp yatacak mısın? Yoksa bebeği alıp kendi odama mı gideyim?" Min Sae'nin tavrına şaşırsa da ışığı kapatarak yatağa girmişti. İçinde garip bir his vardı. Ortalarında küçük kız çocuğu ile dışarıdan bakan birinin gözünde tam bir aile gibi görünüyorlardı. Sae bebeğin kokusunu içine çekerken Min hafif aydınlık olan odada bakışlarını tavana dikmişti. Sae ise çoktan günün yorgunluğu ile uykuya dalmıştı. Konuşmaya başlayan Min cevap gelmediğini anlayınca başını kaldırarak Sae'ye bakınca gülümseyerek, "Bu kadar kolay uyuduğuna inanamıyorum. Nasıl olurda bir erkeğin yatağında bu kadar kolay uyursun?" Sae tam olarak uyumamıştı. Min'in sözlerini duymuştu ancak cevap vermeyerek kapalı gözlerinin altından gülümseyerek karşılık vermişti Min'e. Ama Min bu gülümsemeyi gördüğü rüyaya yorumlayarak uykuya bırakmıştı kendisini. Sabah uyandıklarında ise ortalarında bulunan çocuk olmadığı için uykusunda ne yaptığını bilmeyen çift birbirine sarılmış bir şekilde gözlerini açmıştı.
Sae bedenine sarılan kolları fark ettiğinde aynı anda Min de göğsüne yaslanmış olan Sae'nin baskınını hissetmişti. Kıpırdamadan gözlerini büyülterek açan çift hızlı bir hareket ile yataktan kalkmışlardı. Min şaşkın bir şekilde etrafına bakınırken, Sae de ne diyeceğini düşünüyordu.
"Sae..."
"Galiba uykuda ne yaptığımızı anlamadık..." Adam onu duymuyordu bile.
"Sae..." Min yatakta olmayan çocuğu söylemek isterken Sae hala Min ile uyanma şeklini düşünüyordu. "Sae çocuk yok..." dediğinde "Çocuk mu? Evet çocuk yok." dedi. Telaşlı bir şekilde yataktan kalkan çift, sanki kendi çocukları kaybolmuş gibi korkmuştu. Ama az sonra odanın kapısının tıklatılması ile içeriye çocukla giren Mina'yı gören çift derin bir nefes alarak yanına yaklaşmıştı. Sae çocuğu kucağına almış öperken Min de saçına küçük bir öpücük kondurmuştu. Mina onların bu halini görünce ikisinin bakışı genç kızı üzerine döndü.
"Özür dilerim efendim ama gece ağlayınca sizi uyandırmaması için onu almak istedim."
"Bizi de uyandırabilirdin Mina."
"Sizin yorgun olduğunuzu biliyordum efendim. Uyandırmak istemedim. Hem biz çok iyi anlaştık," diyerek kıza gülümsemişti.
"Neyse, sorun değil artık. Çocuk iyi ya önemli olan bu. Teşekkür ederim." Sae küçük kızı alarak odasına gitmiş ve üzerini değiştirmişti. Min ise üzerini değiştirirken aklına Sae ile uyanma şekli gelince yatağa bakarak gülümsemişti. Aşağıya indiğinde Siwonun erkenden geldiğini görünce bütün düşünceleri dağılmıştı. Önceki gece Min'i Sae'nin odasına zorla soktuğu anı hatırlamıştı. Eğer Sae'ye karşı bir şeyler hissetseydi bunu yapmazdı diye düşünen Min, salona girerek Siwona selam vermişti. Siwon da gülümseyerek Min ile dalga geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ YÜREĞİM DEĞİL BEN SEÇTİM!
RomanceTANITIM! Artık aşka inanmayan ve sadece iş dünyasında göstermelik olması için evlenen bir adam! Kibarlığı ile kızların dikkatini çekse de artık düzenli bir hayat için kendisine eş seçmesi gerekmektedir. Parasının peşinde olan bir çok kadın ve av olm...