EUN Mİ'DEN
Eun woo, benim her şeyim olan telefonumu ve şapkamı alıp kaçmıştı. Telefonum değerli benim!
Şimdi arabasına binmiş, beni de peşine takmıştı beyefendi.
Bizim evin bahçesine hızlı bir kovalamaca yaptık. Eun woo hızla kapıya vuruyordu. Tam bende gidiyordum ki bahçedeki araba dikkatimi çekti. Kim vardı burada?
Abim kapıyı açtığı gibi, Eun woo hızla içeri koşmaya başladı. Bende hızla eve girip, peşinden salona koştum. İçeri girmemle, koltukta oturmuş, bize çatık kaşlarla bakan Jungkook'u gördüm. Ve bende durdum. Eun woo ise hemen çaprazımdaydı.
- Merhaba Jungkook. Lütfen kusura bakma. Az sonra katliam çıkabilir çünkü.
Diyip kaçmaya devam etti. Bana bakan Jungkook'a tebessüm edip, Eun woo'nun peşine düştüm. İçerideki masanın karşı kısmında bir elinde şapkam, diğer elinde telefonumla sırıtarak bakıyordu bana.
- Kaşınma. Ver şunları.
Dedim sakince. O ise kafasını iki yana salladı. Şapkayı kafasına takıp, telefonumu cebine koydu. Duvara yaslandı. Kollarını önünde bağlayıp bana bakmaya başladı.
- Of Eun woo. Bir kere de yorma beni ya!
Yakınarak dediğim şeye sadece güldü. Oflayarak önümdeki sandalyeyi çekip oturdum. Kollarımı masaya koyup, kafamı üzerine koydum ve gözlerimi kapadım.
- Hasret gidermişsiniz bakıyorum.
Diyen abime dönüp sırıttım.
- Gerizekalı olduğunu kabul etti.
Dememle abimle Jungkook'ta güldü. Tam Eun woo'ya döndüm ki... Bir dakika, bu çocuk nerede?
Bir anda havalanmamla irkildim.
- Benim. Korkma.
Kulağıma fısıldayan Eun woo'yla rahatladım. Ona baktığımda tebessümle bana bakıyordu. Ne oluyor?!
- Güldün. Eskisi gibi.
Demesiyle göz devirdim. Ani hareketle kucağından indim. Şapkamı alacaktım ki geri çekildi. Yorgun bir ifadeyle baktım ona.
- Yorma beni. Ve mal mal gülme.
O gülmesine devam edip bana yaklaştı. Saçımdan öpüp şapkamla telefonumu verdi.
- Banyonu kullanıyorum minik kız.
Kaşlarımı çattım.
- Kullan. Ama bana minik kız deme.
Tekrar o tatlış(!) gülümsemesini sunup yukarı çıktı. Şapkamı kafama geçirip boş olan ikili koltuğa oturdum. Ve sinirle abime döndüm.
- Niye anlattın?
Diye sordum. O adamın beni depoya kilitlediğini ve ikisiyle tehdit ettiğini Eun woo öğrenmişti.
- Ne yapmamı bekliyordun? O da beni tehdit etti.
Diye huysuzlanan abime göz devirdim. Hiçbir şey anlamayan Jungkook ise bön bön bize bakıyordu.
- Sen ciddi misin Eun Mi?!
Diye sıkıntıyla yanıma oturan Eun woo'ya 'ne var' gibisinden göz kırptım.
- Yeter artık. Ne odan ne de kıyafetlerin değişmiş. Her şey bıraktığım gibi. Söz vermiştin! Şu lanet olası renkten uzaklaş artık!
Diyen Eun woo ile dudağımı ısırıp kafamı eğdim. Doğru söz vermiştim. Ama olmamıştı. Ne yapabilirim?
Elini çeneme koyup ona bakmamı sağladı. Hafif bir tebessümle bana bakıp elimi tuttu. Beni de peşinden sürükleyip terasa çıkardı. Terasın en köşesine koyduğumuz koltuklardan birine oturttu. Kendini yanıma atıp beni kendine çekti. Kafamı omuzuna koyup ellerimi beline doladım. O da bana sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY TEACHER BAY JEON
FanfictionSenin karanlığına ışık tutma görevine geldim. Görevimi tamamlamama izin verir misin? ~~~~~~~~~~ Gerçekte koruyamadığımızı, hikayede korusak adil olur mu?