MY TEACHER BAY JEON

40.Bölüm

EUN Mİ'DEN

Jungkook'un davranışlarında değişiklik hissetsemde çokta sorun etmedim.

Ölmemden korkuyordu. Ve bu onun daha saçma davranmasına sebep oluyordu. Konuşmak istiyorum. Ama onu sıkmakta istemiyordum. Böyle devam ederse konuşurdum. Şuanlık üzülmesine gerek yoktu. Ya da.

Sorsa mıydım?

- Jungkook.

Elindeki malzemeleri tezgaha bırakıp bana baktı.

- Söyle.

Gözlerimi kısıp kollarımı masaya yasladım.

- Sende bir şey var.

Dikleşip kendini süzdükten sonra, büyüttüğü gözleriyle bana baktı.

- Ne var?

Kaşlarımı çattım.

- Saçma salak davranıyorsun. Ne oldu birdenbire?

Gülümsedi.

- Bir şey olmadı güzelim.

- O zaman adam gibi davran. Sinirimi bozuyorsun.

Dolabın kapağını kapatıp, yanıma geldi. Bir elini masaya, diğer elini sandalyeme dayayıp, üzerime doğru eğildi.

- Hm. Senin sinirlerin mi bozuldu? Alalım sinirlerini.

Yaklaştığında şaşkınca ona baktım.

- Klişeleşmeyeceksindir umarım.

Gülerek geri çekildi. Başımı göğüsüne yaslayıp, saçımdan öptü.

- Bir şey olmadı. Sadece.

Durduğunda başımı kaldırıp ona baktım. Yutkundu. Ardından bakışlarını masadan çekip, bana yöneltti.

- Boşver. Aynı konuları açıp, canımızı sıkmayalım.

- Takma kafana Jungkook.

Güldü. Ardından yemeği hazırlamaya devam etti.

Özür dilerim Jungkook. Seni bırakıp, gideceğim için özür dilerim. Ölsemde kalbinde olacağım...

~~~~~~~~~~

- Bu akşam dönüyoruz o zaman?

- Evet.

Yanıma oturup, açtığım televizyona baktı. Ardından bana döndü.

- Bende mi kalsan?

Bende ona baktım.

- Neden?

- O it herif yine sana bir şey yaparsa diye. Açıkçası sana korkma diyorum. Ama bu konuda senden daha çok korkuyorum.

Güldüm. Manyaktı bu.

- Biliyorum. Fazla belli ediyorsun.

Bir şey demeden bakmaya devam ettiğinde başımı 'ne var' dercesine iki yana salladım.

- Sen bu aralar çok gülüyorsun.

Bunun bende farkındaydım.

- Evet. Fark ettim.

- Bana bak. Sakın kimsenin yanında zırtta bir gülüp, durma.

- Nedenmiş o?

- Kıskanıyorum kızım! Gülüşünü hiç görmedin sanırım.

Kıskanması. Açıkçası hoşuma gitmişti. Çünkü çok tatlı duruyordu.

- Kıskanıyorsun?