10.Bölüm

781 64 21
                                    

JUNGKOOK'TAN

Eve geldiğimde, ceketimi çıkarıp, vestiyere astım. Salona gidip, kendimi koltuğa bıraktım. Kafamı geriye atıp, öylece durdum bir süre.

Birtanem demişti. Peki neden bu kadar takmıştım bunu? Kendimi tanımasam, Eun Mi'den hoşlandığımı düşüneceğim. Ama öyle birinden asla hoşlanmam. Zaten ondan oldukça farklı birini seviyordum. O yüzden bu saçma düşünceleri bir an önce kafamdan atmam lazım.

Ama arkadaş olabilirdik değil mi? Sevgilisi buna karışamazdı. Acaba nereye gitmişti apar topar?

EUN Mİ'DEN

- Ooo. Kanka. Hiç gelmeyeceksin sandık. Yüzünü gören cennetlik.

- Baek. Lütfen. Hiç sırası değil.

Kaşlarını çatıp, kafamı kaldırdı.

- İyi misin sen? Bir şey mi oldu?

Kalp bölgemde çıkan ağrıyı belli etmeden döndüm ona.

- İ..iyim. Sadece fazla yorgunum. Biliyorsunuz. Krizlerden sonra böyleyimdir.

Derin bir nefes vererek gülümsedi.

- Korktum lan. Durma şöyle.

Herkes gülmeye başladı. Gülmemi engelleyen ağrıyla, sandalyemde ileri doğru gittim.

- EUN!

Diye bağırdılar hep bir ağızdan. Derince nefes aldım.

- Yok bir şey. Ben. Ben biraz hava alacağım.

Diyerek ayağa kalkıp orayı terk ettim. Kantinden hızla çıkarak, otoparka ilerledim. Arabama binip, kafamı koltuğa dayadım. Ağrım fazlalaşırken, direksiyona vurdum. Camın tıklatılmasıyla, gözlerimi açıp baktım. Suga ve Tae kaşlarını çatmış bakıyorlardı. Hızla arabadan indim.

- Ne oldu?

- Asıl sana ne oldu? Ne bu halin?

Kafamı başka yere çevirdim. Neden her şeyi anlamak zorundaydı bunlar?

- Yok bir şey Tae.

- Kızım nasıl yok bir şey?! Rengin atmış. Vampir gibi olmuşsun!

Derin nefes verdim. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Neden beni bu kadar iyi tanıyordu ki?

- Yok bir şey dedim! Uzatmayın!

Arkamı döndüğümde kaşlarını çatmış, arabama yaslanıp bize bakan Bay gereksizi gördüm. Neden her yerde karşıma çıkmak zorundaydı bu?

Kimseyi takmadan arabayı kilitledim ve okula ilerlemeye başladım. Lavaboya gittim. Rastgele bir kabine girdim. Kapıyı kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp öylece durdum.

Son zamanlarda aşırı ağrı, baş dönmesi ve yorgunluk yüzünden hastaneye gitmiştim. Ama keşke gitmeseydim. Bir çok şeyle uğraşırken bir de bu çıkmıştı. Fazlasıyla yorgundum. Herkese kriz sonrası olan yorgunluğum olarak geçiştiriyordum. Ama krizlerimle uzaktan yakından alakası yoktu.

Telefonumun titremesiyle, elim refleks olarak cebime gitti.

Gönderen: Haneul
Kuzum, neredesin? Zil çalacak birazdan. Lütfen gel, korkutma beni.

Gözlerimi sıkıca kapattım. Derin nefesler alarak, ağrının bir an evvel geçmesini diledim.

Gönderilen: Haneul
Korkmana gerek yok. Gelirim birazdan.

Telefonu cebime geri koyup, kabinden çıktım. Ellerimi yıkadım. Yüzüme iki üç kere su çarpıp, lavabodan çıktım. Sınıfa doğru yürümeye başladım.

MY TEACHER BAY JEONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin