14.Bölüm

726 50 31
                                    

EUN Mİ'DEN

Gözlerimi açtım. Yerimde doğrulmaya çalıştım. Saplanmış olan ağrıyla seslice inledim. Ellerimi soğuk zeminle buluşturduğumda irkildim. Yavaş ve dikkatli bir şekilde oturur pozisyona geldim. Etrafı incelediğimde, şirketin deposunda olduğumu anlamam zor olmamıştı. Alıştığım yerlerden biriydi nasıl olsa.

Titreyen ellerimle, ceplerimi yokladım. Telefonumu bulduğumda, yavaş bir şekilde çıkardım. Açma tuşuna bir umut bastım. Yüzüme yansıyan ışıkla gülümsedim. Hızla abimi aradım. Eun woo'yu, Dragon'u, çocukları. Hiçbiri bakmıyordu. Haneul'ü aradım son çarem. O da bakmadı. Uyuyorlardı muhtemelen. Mesaj yerine girip, Jungkook'a tıkladım.

Jungkook:
Jungkook, abime acilen şirketin deposuna gelmesini söyle. Acilen.

Mesajı yollayıp, telefonu geri cebime koydum. Ayağa kalkmaya çalışmamla, tekrar ağrı girmesi bir oldu. Ağzımdan çıkan minik çığlıkla birlikte, o pisliğin içeri girmesi bir oldu.

- Vay vay vay. Eun Hanım uyanmış demek ha.

Sinirle ona baktım. Bu adamı öldürmek istiyordum.

- Ne oldu? Yerinde doğrulamıyor musun? Ah doğru. Kaç saat oldu Eun?

Sinirle soluyarak baktım ona.

- Burada beni üç beş saat dövmüş olman umrumda değil belki. Ama benden çocukluğumu, mutluluğumu, benliğimi, özgürlüğümü çalmış olman.

Derince bir nefes verip, sırıttım.

- İşte bunlar benim umrumda. Ve hiç korkma. Yakında cezanı çekeceksin. Ve o zaman bende senin yalvarışlarını dinleyeceğim. Sen nasıl çocukken beni yalvarttıysan, bende seni yalvartacağım.

Korkmuş bir şekilde kırpıştırdı gözlerini.

- Hah. Senin itibarın umrumda bile değil. Sen nasıl bir malsın bilmiyorum ama. Sana hala baba dememi bile ciddiye alacak kadar karaktersiz olduğunu biliyorum.

Hızla yanıma gelip, tokadı bastı suratıma. Adamlarından birinin elinden kemeri aldı. Hiç acımadan defalarca vurdu. Tam harekete geçmiştim ki, gene aynı şeyi yaptı.

- Abine ve arkadaşlarına bir şey olmasını istemezsin değil mi Eun?

Ve bu nokta. Her şey bu noktada başlıyor, bu noktada bitiyordu. Acı hissetmiyordum ki. Artık acıyı bile hissetmiyordum.

O bunu yıllarca kendini avutmak için yaparken, ben abimler için buna katlanıyordum. Ben hastalığımla birlikte, abimler için katlanıyordum. Çünkü onların mutluluğu daha önemliydi. Onlar benim için daha önemliydi.

Ben çocukluğumu bir çöp gibi atıverdim. Ben çocukluğumu, hayatımdaki en büyük hazinemi kaybettim. Ben diğer çocuklar gibi koşup, oynamadım. Ben diğer çocuklar gibi babama sarılıp, annemle dertleşmedim. Ben diğer çocuklar gibi topun peşinde koşarken düşmedim. Ben diğer çocuklar gibi arkadaş edinemedim. Ben hayatımı kendi ellerimle zorunlu tutularak öz babamın eline verdim. Ben, kendimi, benliğimi altı yaşımda kaybettim...

Kemeri kenara atıp, kolumdan tuttu. Duvara fırlattı.

Sessizdim ben. Her zamanki gibi. Sesi çıkmayan ve kendini bir adım daha ölüme hazırlayan ben.

Saçımdan tuttu ve sağlam bir tokat daha attı. Acımıyordu artık. Normal geliyordu. Her gün yaptığım bir rutin gibiydi benim için.

Yere düşmemle, karnıma ard arda iki tekme geçirdi. Ağzımdan gelen kanla, her zamanki ben oldum gene. Dayanamayıp pes eden ben...

MY TEACHER BAY JEONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin