En son Edward anlatmaktan ve ağlamaktan yorulduğunda odalarımıza çıktık. Edward alt kattaki odasına girerken ben mutfaktan bir bardak su alıp üst kattaki odama çıktım. Lavinya odamın kapısının önünde oturuyordu. Beni bekliyordu.
-Selam kaptan. Vaktin var mı?
Herkes içini dökmek için bu geceyi beklemişti sanki.
-Vaktim var. Gel içeri Lav.
Lavinya içeri girdi. Yatağıma oturup bağdaş kurdu. Ben de odamdaki pencereyi açıp dışrı bakıyordum.
-Anlat.
-Bu akşam verdiğin karar için hayran kaldım. İlk başta karşı çıktığım için üzgünüm. Sen haklıydın.
-Rica ederim.
Dedim ufak bir tebessümle.Lavinya bana övgüler yağdırırken ben de onu dinliyor gibi yapıyordum. Şuan uyku modundaydım. En son bir yarım saat kadar sonra iyi geceler dileyip gitti. Derin bir oh çekip yatağa bodoslama atladım. Yorucu bir gün bitmişti. Ben de öyle.
Sabah erkenden kalktım. Önemli bir gündü. Çünkü bugün öldürülmesi gereken biri vardı. Frank Rogers.
Yani QWA (kiyv ev ey) 'in Kralı. Geçen senelerde IV. Prens Rogers'ı öldürmüştük. Şimdi sıra Frank Rogers'daydı. Çünkü Soyluların aleyhine bir yasa çıkartmayı planladığını duyurmuştu halka. İç savaşlar boy göstermişti QWA'da. Bir ay sonra da yasa hazırlanmıştı. Ve bugün saat 13.00 de yürürlüğe girmek üzere meydanda okunacaktı. Biz tam o saatte orada olup Kral'ı ve bize engel olan Sadık koruyucuları öldürecektik.
Hemen gözlerimle aynı renk yeşil bir bluz ve altına siyah bol pantolon giymiştim. Normalde Grup daha sade ve savaşmak için uygun rahat kıyafet tercih ederken ben istediğimi goyebiliyordum çünkü zaten dokunmadan öldürebilirdim onları. Zihinlerine girip yönetebilirdim. Bazı Sadıklar Grupun bana dediği gibi Gece derken bazıları ise Zihinlerin Efendisi diyordu bana. Yüzümü soğuk suyla yıkadım iyice ayılmak için. Aşağıdan bağrışmalar geliyordu. Seslerini tam çıkartamadım. Beyaz küt kahküllü saçımı taradım ve siyah spor ayakkabımı ayağıma geçirdim. Hava bugün yağmurlu olduğundan üzerime ince bir hırka geçirdim. Aşağı indim. Grup aşağıda toplanmış bağırışıyordu. Kavga eden Ann ve Edward'dı.
-Gelmiyorsun sen dedim!
-Sen karar veremezsin Gece karar verir buna.
-Korkudan gücünü bile kullanamıyorsun.
Ann Berry donup kalmıştı adeta.
Hemen yanlarına gittim. Timsah'a sarıldım.
-Sakin ol Edward, geliyor bizimle.
Belki işe yarar diye zihnine girdim. Onaylamasına zorladım onu. Bunu arada yapıyordum. Yoksa Edward çok aksiydi.
-Hadi kahvaltı edelim.
Edward zihninden çıkınca başını ovdu. Bu onu yormuştu. İçimden özür diledim. Ama bunu yapmalıydım.
Lavinya ve Philip yiyecek birşeyler hazırladı. Ben de Asenad'a birkaç şey sordum. Ama James dışında kimseye bir şey anlatnıyordu. James zaten odasından çıkmıyordu.
-O zaman sen James ile kal evde. Olur mu? Ama kaçmak yok.Onaylarcasına başını salladı. Cidden doğru söylediğini biliyordum çünkü James ile çok iyi arkadaşlardı. Kardeş gibi dost gibi. Kahvaltı ederken Grupa planı anlattım.Ann'e baktım. Derin düşüncelere dalmıştı. Acaba ne düşünüyordu? Ona o an acıdım. Ama Edward ondan nefret ediyordu. Ne yapabilirdim ki? Dünyada en değer verdiğim insan mı yoksa bir Melez mi? Gerçi ben ona asla Melez demiyordum. Soylu diyordum. Çünkü öyleydi. Göz ucuyla Edward'a baktım. Çok katı duruyordu. Dün bana geçmişini anlatırkenki hâlini düşündüm. Bugün Ann'e bağırışını düşündüm. Toplantıdaki hâlini düşündüm. Sarah ile onu kurtarışımızı... Belki de o beni kurtarmıştı. Bilmiyordum. Umurumda da değildi. Önemli değildi. Grup hazır görünüyordu. Sarah'ya baktım. Pelerinini giymişti ve maskesi koltukta duruyordu. Sanırım ona hiç benzemiyordum.