Bana herkes adımla hitap ediyordu. Öyle istedim. Bugünkü karışıklıktan sonra nihayet meydana gidebildik. Saat 12.34 tü. Birazdan QWA'nın Kralı Frank Rogers gelecekti. Benim gücüm istediğim an ortalığı aleve verebilmemdi. Grupta en çok Aldora ile anlaşıyorum. Tabi bir de biricik kaptanım Gece ile. Meydana gittiğimizde saat 12.47 ydi. QWA'nın başkenti Dalia doluydu. Kimileri sırf Yasayı duymak için Walencia ya gelmişti. Muhabirler, spikerlerle doluydu her taraf. Önlere doğru ilerledik. Birazdan Alfa Beta'nın işareti ile Frank Rogers daha Yasayı okuyamadan öldürülecekti. Heyecandan sanki Dalia'yı yakıp kavuracaktım. Ann'i ilk defa böyle görüyordum. Öfke dolu. Askerler geldi ve aralara dağıldılar güvenlik için. Sarah'ya baktığımda maskesini yüzüne takmıştı bilene. Pelerininin arkasında "Ecel" yazıyordu. Hepimiz öndeydik ama Sarah Sarayın yanındaki saat kulesinin tepesindeydi. Birazdan işaretle birlikte şahin olup uçucaktı tepeden.
Halk birden tezehaurat yapmaya başladı. Baktığımda Frank Rogers geliyordu. Üzerinde şık pahalı kırmızı pelerin ve başında ışıldayan altın tacı vardı. 50-60 yaşlarındaydı tahminimce. Kral elini salladı halka. Grubu aradı gözlerim. Edward Grey Alfa Beta'nın yanı başındaydı. Philip ben ve Aldora dağılmıştık meydanda. Çok dikkat çekmek istemiyorduk. Frank Rogers'ın Veziri elindeki fermanı okudu. Daha yasaya geçmemişlerdi. Soylular ve Sadıklar arasındaki farkları açıklıyordu. Soyluları sanki Tanrıya ihanet ediyormuş gibi gösterdiler. Öfeden fark etmeden yavaş yavaş ısıtmaya başladım ortalığı.Philip anlamıştı. Bana sakin ol şeklinde elini düz ve ters tutup yavaşça aşağı indirdi. Onu kafamla onayladım. Vezir;
-Şimdi size Soylu olarak isimlendirilen bu tehlikeye karşı bir önlem olarak hazırdağımız yasayı Kral okuyacak. QWA'nın Kralı Frank Rogers QWA'nın başkenti Dalia'da şuan yasayı açıklayacak.
Halk bağırıp tezeahuratlar yapıyor coşuyordu.Kimsenin birazdan olacaklardan haberi yoktu. Sanki zaman bize yardım etmek istercesine yavaşlamıştı. Alfa Beta işaret verdi. Bir anda kıyamet koptu. Askerler ve Kral anlamamışken halk korkuyor kaçışıyordu. Kuleden süzülen bir şahin gördüm. Hızla krala doğru uçtu. Öfke ve tutkuyla karışık duygularla elimi yere koydum ve tüm öfkemi kalbimden ellerime aktardığımda ortalık alev alev yanıyordu. Kral sanki biri kulağına dehşet verici sözler fısıldıyormuşçasına çığlık atıyordu. Bu Timsah'tı. Ann ortalarda görünmüyordu. Ortalarda havayı karıştıran kara bir sis vardı. Aldora'ydı. Sıra Ecel'deydi. Yılana dönüştü. Ve Kralı sokmaya çalışıyordu. Askerlerden biri bıçakladı onu. Hemen askeri alev alev yaktım. Alfa askerlerin zihnine girip ifadesiz olmalarını sağladı. Sıra Ecel deydi ama yerde yaralıydı.
-Sarah, kalk n'olursun.
Sarah kendi bedenine geri dönmüştü. Kan kaybediyordu. Çaresizdik. Alfa'nın çığlığı duyuldu.
-Hepsini idare edemiyorum.
Başını ellerinin arasına almıştı. Hâlâ dayanıyordu. Koşrak kralın yanına gittim. Meydan yanıyordu zaten. Alevler yayılmaya başladı.
-Sarah kalk.
Sarah'nın bıçağını aldığım gibi Kral Frank Rogers'a sapladım. Kafasından kanlar boşalıyordu. Halk zaten çoktan kaçışmıştı. Alfa dayanamadı ve zihinlerinden çıktı. Koşarak Saray'ın arkasındaki Kiliselerden birine girdik. Philip de Sarah'yı taşıyordu. Askerler hâlâ kendine gelememişti. Kral Frank Rogers'ın cansız bedeni yerde uzanıyordu. Hızlı bir şekilde Kocaman taşlı eski evimize gittik. Sarah hareketsiz ve kanlar içindeydi. Alfa Beta zaten yorgunluktan kafasını ellerinin arasına bastırmış çığlıklaratıyordu. Edward ve Ann daha gelmemişti. Neredeydiler?
Philip Sarah'nın yaralarını temizledi. James Sarah'yı görünce ağlamaya başladı.
- O iyi mi?
Asenad da ciddi görünüyordu.
Bir kaç dakika sonra Edward ve Ann geldi. Ann hıçkırarak ağlıyor Edward onun kolunu tutuyordu. Eve gelince Ann'i öne doğru fırlattı.
-Neredeymiş sorun bakalım.
-Edward , Ann'in ifadesini sonra alırız ama Alfa şuan çok kötü.
-Nerede? Nasıl?
Rengi atmıştı.
-Yukarıda. Yukarı çıktı.
Zaten Alfa'nın çığlık sesleri geliyordu.
Edward koşarak yukarı çıktı.
