Pencereden izleyen kızlardan birisi bu hiç tanımadığı genç adamın gözlerinin önünde darp edilmesine ve böylece sokağın ortasında baygın bırakılmasına razı olmadı. Hemen cep telefonuna sarılıp ambulansı aradı. Yurdun önünde gerçekleşen olaydan bahsetmeye korktu. Sadece bir adamın sokağın ortasında baygın yattığını söyledi. Kız ambulans gelene kadar da pencereden genç adamı izledi. Onun bu haline çok acımıştı.
Mert ileriden ambulans sirenlerini duyunca kendine gelir gibi oldu. Yanı başına toplanmış sokak köpeklerini fark etti ilk olarak. Sonra aniden bir baş ağrısı yokladı onu. Doğrulmaya çalıştı. Ancak başarısız oldu. Kaburgalarında ve belinde inanılmaz bir ağrı vardı. Mert'in ağzında tuhaf bir tat vardı. Hayatında hiç duymadığı bir tat gibiydi. Bilinci biraz daha açılınca o tadı hatırlayabildi. Kendi kanının tadıydı bu. orada sokağın ortasında uzanırken yan döndü güçlükle ve yere tükürdü. Gecenin karanlığına rağmen tükürüğün koyu rengini ayırt etti. Kan tükürmüştü çünkü. Burnundan akıp sakallarının arasında kurumakta olan kanın sıcaklığını hala hissedebiliyordu. Hava soğuktu ve titremeye başlamıştı. Siren sesi yanına kadar geldiğinde ambulansın kendisi için geldiğini anladı. Bu iyi haberdi. Çünkü kendisi bunu yapabilecek durumda değildi. Sokak köpeklerine yem olmadan birilerinin ambulansı aramasına sevinmişti. Elleri ve ayakları söz dinlemeyen yaramaz çocuklar gibiydi. Beyni onlara komutlar gönderiyordu ama onlar hiçbirini uygulamıyorlardı. Adam onu fena tartaklamıştı. Mert ne olduğunu hatırlamaya başlıyordu. Evet o adam, kendisine yardım edeceğini sandı o şerefsiz adam kendisini tartaklamak için buraya gelmişti. Yardım beklerken yumrukla karşılaşmanın verdiği şoku atlamadan bir boksör gibi ardı ardına adamın yumruklarına maruz kalmıştı. İşin açığı o kadar güçsüzdü ki adamın niyetinin ne olduğunu anlasa bile ona hiçbir şey yapamazdı. Yurdun önünde kızı beklemek için sabahın yedisinde kalkıp kahvaltı bile yapmadan buraya geliyordu. Akşama kadar da ağzına tek lokma bir şey koymuyordu. Bu yüzden güçten kuvvetten düşmüştü. Adam da onun karşılık veremediğini anlayınca daha da cesaretlenmişti ve insanlıktan çıkmıştı. Zaten insan hep aynı şeyi yapardı. karşısındaki insanın ya da herhangi bir canlının kendisine güç yetiremediğini fark edince daha acımasız olurdu. Ona bütün gücünü orantısız bir biçimde uygulardı. Mert de bu orantısız güce maruz kalmıştı.
Ambulanstan inen hemşireler hemen sedyeyi çıkardı. Mert'in önce boynuna bir şey taktılar. Sonra da onu sedyeye aldılar. Hemşirelerden biri "Gözleri açık. Baygın değil." Dedi. Ambulansa koyduklarında diğer hemşire onun nefesini kontrol etti. "Nefes alabiliyor." Dedi diğerine. Mert'e bakarak "Beni duyuyor musun?" diye sordu diğerine nazaran daha genç olan ve gözlerinin açık olduğunu fark eden hemşire. Mert başını sallamaya çalıştı ama boyunluğun ve ağrının etkisiyle bundan vazgeçti. "Evet duyuyorum." Diyebildi güçlükle. Ağzında hala kan tadı vardı. hemşireler ona gerekli müdahaleleri yapmaya çalıştılar. Zaten hastane beş dakikalık mesafedeydi. Çok sürmeden ambulans hastaneye vardı.
Hastanede hemen acile götürüldü. Kaşının üstüne iki dikiş atıldı. Ayrıca boyunda zedelenme, burnunda ise kırık tespit edildi. Doktor Mert'e "Burnundan nefes alabiliyor musun?" diye sordu. Mert "Evet ama eskisi kadar rahat değil." Diyebildi güçlükle. Doktor onun biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi. koluna bir serum bağladılar ve odayı terk etti hepsi. Mert vücudunda ağrılarla uyuyakaldı hastane odasında.
Uyandığında gün doğmuştu. Kolundaki serum yoktu. Ayağa kalkmak istedi hemen. Ama başaramadı. Çünkü vücudunun birçok yerinde ağrılar vardı. Özellikle de kaburgaları ve burnu inanılmaz ağrıyordu. Sanki batıyor hissi veriyordu. Mert yatağında güçlükle doğruldu. Saatine baktı. Sabahın altısıydı. Dün gece olanlar tekrar geldi aklına. O aşağılık heriften intikam almazsam bana yazıklar olsun dedi içinden. Onu baya kötü dövmüştü aşağılık adam. Mert'in ağzındaki kan tadı hala duruyordu. Yataktan tutunarak ayağa kalktı. Şu lanet tattan kurtulmak istiyordu. Hem burada birileri yok muydu? Bu hastaneden çıkmak istiyordu. Koridora çıktığında yalpalayarak yürümeye çalıştı. Koridorda ilerlerken bir hemşire onu fark etti. "Beyefendi neden kalktınız? Sizin dinlenmeniz gerekiyor." Dedi. Mert derin bir nefes aldı. Kaburgaları sanki ciğerine batmıştı. Bir anlık acıyla ellerini göğsüne attı. Hemşire onun koluna girdi hemen. "Lütfen yatağınıza geri dönün. Size bakması için doktor çağıracağım." Dedi. Mert doktor kelimesini duyunca ikna oldu. Vücudunda oluşan tahribatı bilmek istiyordu. Ne de olsa aynısını o pislik herife yapacaktı. Bu yüzden hemşirenin ona destek olması için izin verdi. Birlikte odasına geri geldiler. Hemşire yatağa uzanmasına yardım etti. Sonra da "Ben hemen doktoru çağırıp geliyorum." Diyerek odadan çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR-TAMAMLANDI
Teen FictionÖzgürlüğü için ailesi de dahil herkesi karşısına alan bir adam; Mert Çağan. 18 yaşında hayatı kendi istediği gibi özgürce yaşamak için il dışına üniversiteye gidiyor. Üniversite de onu bekleyen sürprizler var. Ailesinden uzakta olmak için tercih ett...