ÇALIŞMA

2.5K 544 80
                                    


Ertesi gün Mert günlük rutinlerini yaptıktan sonra siteye yollamak için bir yazı yazdı. Yazısında yine ünlülerin aşk hayatından bahsetti. Daha önceki yazılarının okunma sayılarına da baktı. İlk yazısı artık artmıyordu. İkinci yazısı ise çok az artıyordu. Demek ki insanlar her konuda oldukları gibi bu yazıları da hızlı tüketiyorlardı. Şöyle bir okuyup geçiyorlardı. O da sadece ilk birkaç gün okuyorlardı. Kimse eski olanla ilgilenmiyordu. Çünkü bu yazılar o günün gündemi dikkate alınarak yazıldığından ertesi gün güncelliğini kaybediyordu. Çünkü ünlüler aşklarını tüketmek konusunda diğer insanlardan çok daha hızlıydı. Bu yüzden bu haberler çok kısa süre içerisinde işe yaramaz kelime birikintilerine dönüşüyordu.

İki yazısı toplamda yedi yüz tıklanma almıştı. Site on liradan aşağı ödeme yapmıyordu. Bu da en az üç bin beş yüz tıklanma demekti. Küçük bir hesapla yaklaşık on yazı yazdığında bir sigara parasını çıkarmış oluyordu. Çok ucuza çalışıyorum diye düşündü Mert. Aslında diğer işlerinde de durum aynıydı. Hepsinde çok paralara çalışacaktı. Mesela kırtasiye işinde haftada otuz beş saat çalışıp altmış beş lira alacaktı. Saatliği iki liraya bile gelmiyordu. Tam bir fiyaskoydu bu. İnsanın emeği bu kadar ucuz olmamalıydı. Ama buna mecburdu.

Saat 16.00 olunca kırtasiyeye gelmişti Mert. Her zaman dakik bir insan olmuştu. Bir yerlere geç kalmayı sevmezdi. İnsanların onu bekletmesinden de hoşlanmazdı hiçbir zaman. Kırtasiyeden içeri girdiğinde patronu onu karşıladı. Patronun ismi Murat idi. Mert onun yanına gidip selam verdi. Ne iş yapması gerektiğini sorduğunda Murat ona bugünlük etrafı tanımasını ve gelen giden müşterilerin en çok dükkânda nerelere baktığını öğrenmesini istedi. Mert dediklerini yaptı.

İçeri giren müşterilere büyük bir dikkatle bakıyordu. Müşterilerin büyük kısmı öğrenciydi. Hepsi ya fotokopi çekmek ya da ödevlerle ilgili materyal almak için geliyordu. Ne istediklerini kolayca ifade edebildiklerinden onlara yardımcı olmak da zor değildi. Mert bu işin kolay bir iş olduğunu düşündü. Patronu da iyi birine benziyordu. Ona Murat ağabey diyordu. Murat otuzlu yaşlarının ortasında, geniş omuzlu, şişman denebilecek, küçük ve hafif çekik gözleri, orta büyüklükte bir burnu ve uzun bir yüze sahipti. Müşterilerle iletişimine bakılırsa sempatik bir adamdı.

Mert tezgâhın arkasında oturmuş gelen giden müşterileri izliyordu. Bir ara içeri gözlüklü, kısa boylu, oldukça büyük bir göbeği olan bir adam girdi. Mert onun ne istediğini sordu. Onu müşteri sanmıştı. Murat onun ortağı olduğunu söyledi. İsmi Ali Yavuz'du. Esmer tenine ve simsiyah saçına, sakalına bakan onun Karadenizli olduğuna inanmakta güçlük çekebilirdi. Çünkü şehrin geneli sarı saçlı ve renkli gözlüydü. Mert onunla da tanıştı. Ama Ali Yavuz'un kendisine soğuk davranmasını anlayamadı. Bu adamla anlaşamayacaklardı galiba.

Mert ilk gününü tamamladığında Murat kasadan on beş lira alıp ona verdi. Her Pazar haftalık alacağını söyledi. Kendisi bir gün çalıştığı için şimdilik bu kadar aldığını da anlattı. Mert "Ama benim bir günlük param bundan daha az değil mi?" diye sordu. Murat "Olsun. Bizim için paranın bir değeri yok. Bizim işini seven elemanlar arıyoruz." Dedi. Mert onun bu söylediklerinden memnun oldu.

Yurda çok hızlı gitti. Adeta koşuyordu. Çünkü bu saatlerde yemekhanede pek yemek kalmazdı. Tahmin ettiği gibi de oldu. Yemekhane de birkaç çeşit yemek kalmıştı. Onlar da pek sevdiği yemekler değildi. O yüzden burun kıvırarak da olsa yedi. Çünkü açtı ve ilaç içmesi gerekiyordu. Hala yaraları tam iyileşmiş sayılmazdı. Göğsündeki kırık kaburga kemiği arada bir kendisini hatırlatıyordu. İyileşmesi için bir süre daha kendine dikkat etmesi ve iyi beslenmesi gerekecekti.

Yemeğini yedikten sonra yemekhanenin önüne çıkmış, gelen gidenleri izleyerek sigara içiyordu. O saatte telefonu çaldı. Yabancı bir numara arıyordu. Mert bu saatte kim arıyor acaba diye düşündü. Önce açmamaya karar verdi. Sonra vazgeçti. Telefonda en fazla kendisine ne yapabilirdi ki? O yıllarda daha telefon dolandırıcılar yoktu. Mert telefonu kulağına koydu "Alo." Dedi çekinerek. Karşıdaki ses "İyi akşamlar Mert. Ben Çiğ kafenin işletmecisi Berk.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin