Uzun zamandır bir şey istediğinizi hayal edin. İstediğiniz şey herhangi bir şey olabilir. Bir seyahat, bir kitap, bir konser, bir ilişki, bir masa hatta bir yaprak bile olabilir. Her gün onu hayal ettiğinizi ve ona ulaşmak için hayaller kurduğunuzu düşünün. Ona ulaşmak için her adımı planladığınızı hayal edin. Sonunda ona çok yaklaştınız ama istediğiniz şeyin aslında başkasına ait olduğunu gördünüz. Nasıl hissederdiniz? Bitik mi, yıkılmış mı yoksa mahvolmuş mu? Hayır! Hepsi birden.
Mert günlerce kızıl saçlı kızın yani Filiz'in hayalini kurmuştu. Ama kızla konuşmak, ona duygularını anlatmak için bir adım kalmıştı ki onun bir sevgilisi olduğunu öğrenmişti. Bu berbattı. Bir uçurumdan aşağı düşmüş de sağ kalmış gibiydi. Bütün kemikleri un ufak olmuş ama hala hayatta kalmış gibiydi. Paramparça olmuş ama hala yaşıyordu. İçinde büyük bir boşluk vardı. Bütün yaşam enerjisi bir anda vücudundan çekilip gitmişti.
Hala bunun nasıl olduğunu aklı almıyordu. Bunca zaman nasıl olurdu da kızın sevgilisini bir kere olsun görmezdi yanında? Yüreği isyan ediyordu. Bu hayatın artık çekilmez olduğunu söylüyordu. Gitmek istiyordu. Her şeyi bırakıp gitmek istiyordu. Öylece gitmek istiyordu nereye olduğunu bilmeden.
Beyni kendisini toparlaması gerektiğini söylese de vücut ona söz geçiremiyordu. Birkaç gündür vücuduna su ve sigara dumanından başka bir şey girmemişti. İyice zayıflamış yüzü çökmeye başlamıştı. O artık eski yakışıklı çocuk değildi. Günden güne eriyen bir mum gibiydi. Kendini çalışmaya ve derslerine vermeye çalışıyordu ama nafile. Hiçbir şey ona iyi gelmiyordu. Mert yurtta arkadaşlarının en küçük hareketlerinden bile rahatsız olmaya başlamıştı. Çünkü yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ve bu koca yurtta yalnız kalacak tek bir yer bile yoktu.
İçindekileri duyguları söyleyemediğinden her geçen gün daha çok acı vermeye başladılar. Mert bir çare bulmak istiyordu bu duruma. Bir gün kırtasiyede konuşan iki kız gördü. Konuştuklarına kulak kabarttı. Kızlar üniversitenin bir itiraf sayfası olduğunu söylüyorlardı. Heyecanla birbirlerine bu sayfadan gelen aşk itirafını anlatıyorlardı. Mert oraya yazmayı düşündü. Madem üniversite öğrencileri bu sayfayı takip ediyordu. O zaman Filiz de mutlaka o sayfada yazılanları görürdü.
Bu fikir Mert'in hoşuna gitti. En azından içindekileri söylerse rahatlayacağını hissediyordu. Çünkü ona beslediği her bir duygu içinde bir kor ateşe dönüşmüştü. Mert onları dışarı çıkarmazsa asla sönmeyeceklerdi. İçinde yanıp onu kül edeceklerdi. Gece yurda gittiğinde yapacağı ilk iş o sayfaya yazmak olacaktı.
Gece yurda geldiğinde yangın merdivenine çıktı. Bu saatte orada kimse olmazdı. Bir sigara yakıp kızların bahsettiği sayfayı incelemeye başladı. Kızlar doğru söylüyordu. Her yerde aşk itirafları vardı. Demek ki bu sayfa işe yarıyordu. Yoksa bu kadar insan bu sayfadan medet ummazdı. O zaman kendisi de bu yola başvurabilirdi. En azından bir rahatlama olurdu. Ama Mert'in kendine bile itiraf edemediği bir umut yeşeriyordu içinde.
Aslında Filiz'in söylediklerinden etkilenip kendisine gelme umuduyla yapıyordu bunu. Aşk böyle bir şeydi işte. En gururlu insanı bile onursuzca davranışlara mecbur kılardı. Bunu yapmaktan başka çaresi olmadığını hissediyordu Mert.
Sayfaya mesaj atmaya karar verdi. Bir şeyler yazdı sonra sildi. Bir türlü karar veremiyordu. En sonunda içinden ne geliyorsa onu yazmaya karar verdi. Çünkü sevginin en güzel hali doğal haliydi. Mesaja aynen şunları yazdı.
"Görsel Sanatlar Bölümünde ikinci sınıf öğrencisi olan Kızıl saçlı kadına,
(Yatay geçiş yapacağını duyunca mahvoldum. Lütfen gitme.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR-TAMAMLANDI
JugendliteraturÖzgürlüğü için ailesi de dahil herkesi karşısına alan bir adam; Mert Çağan. 18 yaşında hayatı kendi istediği gibi özgürce yaşamak için il dışına üniversiteye gidiyor. Üniversite de onu bekleyen sürprizler var. Ailesinden uzakta olmak için tercih ett...