Hayatınız çok iyi giderken birdenbire her şeyin yokuş aşağı gittiğini fark ettiniz mi hiç? Aslında yaşadığınız her şeyin gerçek olmadığını hissettiniz mi? Bir an olsun hayal etmeye çalışın. En sevdiğiniz insanla aylardır birlikte olduğunuzu düşünün. Sonra birilerinin gelip yaşadıklarınızın hiçbirinin gerçek olmadığını söylediğini varsayın.
Başta karşı koyarsınız. Onlara yaşadıklarınızın gerçek olduğunu ispat etmeye çalışırsınız. Ama eğer onlar haklıysa yapacak bir şeyiniz kalmaz. Eninde sonunda köşeye sıkışırsınız. Bu berbat bir şeydir. Hayatınızın geri kalanından da şüpheye etmeye başlarsınız. Bütün yaşadıklarınızın gerçek olup olmadığını sorgularsınız. Çünkü insan bir kere beyninin ona yalan söylediğini, oyunlar oynadığını anlarsa hayatının geri kalan kısmında hep böyle olacağını düşünür.
Mert mahvolmuştu. Bütün yaşadıklarından şüphe ediyordu. Onca güzel anı, aylarca birlikte yaşadığı kızıl saçlı kız, lisede geceler boyunca çılgınlar gibi eğlendiği arkadaşları hepsi yalandı. Hepsi aslında hiç var olmamıştı. Bir insan böyle bir durumda ne yapmalıydı? Mert ağlamak istiyordu. Oturup saatlerce ağlamak istiyordu. Bu durumu nasıl atlatacaktı? Tekrar bir insana nasıl inanacaktı? Yaşadıklarının gerçek olup olmadığını nasıl bilecekti?
Mert o sırada içinden bir ses duydu. Konuşan beyniydi. "Belki de bu adamlar gerçek değildir." Dedi. Mert bunu anlamadı. Onun yerine iç ses konuştu "Ne demeye çalışıyorsun sen?" diye sordu. Beyni "Belki de bizim yaşadıklarımız gerçekti. Ama sadece şuanda bu adamlar gerçek değildir. Ya bu adamlar birer sanrıysa ve bu yaşadıklarımızda bir rüyaysa." Dedi. Mert bir an onun söylediklerini mantıklı buldu.
Sonra aslında köşeye sıkışmış bir yalancının son çare olarak yalanını ortaya çıkaran insanı suçlamasına benzetti bu durumu. Beyni başka çaresi kalmayınca yalan söyleyenin kendisi değil Filiz ve Mehmet hoca olduğunu söylüyordu. Ama Mert buna inanmadı. Yapacak bir şeyi kalmadı. Kabul etmek zorundaydı.
Yalvaran gözlerle Filiz'e baktı. "Bundan sonra ne olacak?" diye sordu. Filiz onun bu durumuna çok üzüldü. Tekrar ağlamaya başladı. Bütün bunların suçlusu olarak kendini görüyordu. Mert onun aşkı yüzünden bu hale düşmüştü. Eğer Mert'i reddetmeseydi bu hale düşmeyecekti. Ama bu düşüncesi çok uzun sürmedi. Çünkü Mert'in hastalığının doğuştan olduğunu hatırladı. Beyninin normal insanlar gibi olmadığını söylemişti Mehmet hoca. Öyleyse tüm bu yaşananlar kendisinin suçu olamazdı. O zaman artık rahatlayabilirdi. Bu durum kendisinin eseri değildi.
Filiz "Tedavi olmanı istiyorum. Bu durum beni korkutuyor. Kendine ya da bana zarar verebilirsin." Dedi. Mert tedavi olmaktan korkuyordu. Tedavinin içeriğini bilmiyordu ama eğer iyileşirse hayatında gerçek sandığı birçok şeyin aslında beyninin ona oynadığı oyunlardan ibaret olduğunu görecekti. Buna henüz hazır değildi. Bu kadar şeyi aynı günde kaldıramazdı. Ayağa kalktı ve kapıya gitti.
Mehmet hoca arkasından seslendi "Nereye gidiyorsun?". Mert olduğu yerde durdu ve arkasına dönmeden "Evime gidiyorum." Sonra biraz durdu ve "Tabi o da bir sanrı değilse." Dedi. Mehmet hoca ayağa kalktı ve yanına geldi. "Tedavi olmalısın." Dedi. Mert kafasını kaldırıp ona baktı. "Buna hazır değilim." Dedi. Mehmet hoca onun neler düşündüğünü anladı. Biraz zamana ihtiyacı vardı.
"Peki, şimdi git. Ama hazır olduğunda mutlaka beni bul." Dedi. Mert konuşmak yerine evet anlamında kafasını salladı. Filiz yanlarına gelmişti. Mert'in elinden tutarak "Hadi o zaman eve gidelim." Dedi. Mert elini onun elinden çekti. "Yalnız kalmak istiyorum." Dedi. Onun cevabını beklemeden evden çıktı.
Kendi evine geldiğinde şaşkınlıkla etrafa bakınıyordu. Önce vestiyere baktı. Kızıl saçlı kızın ayakkabıları yoktu. Sonra L koltuğun yanında duran tuvallere gitti. Tuvallerde hiçbir şey yoktu. Odasına gitti. Gardırobuna baktı. Kendi elbiseleri yarıya kadar çekilmişti. Geri kalan kısım ise boştu. Kızıl saçlı kızın kullanması için ayırdığı çekmecelerine baktı. Onlarda boştu. Onlar haklıydı. Mert'in yaşadıkları gerçek değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR-TAMAMLANDI
Teen FictionÖzgürlüğü için ailesi de dahil herkesi karşısına alan bir adam; Mert Çağan. 18 yaşında hayatı kendi istediği gibi özgürce yaşamak için il dışına üniversiteye gidiyor. Üniversite de onu bekleyen sürprizler var. Ailesinden uzakta olmak için tercih ett...