ŞAHİT

93 33 182
                                    


Mert şaşkındı. Filiz neler söylüyordu böyle. Bir süre düşündü. Ama aklı tüm bu olanları almadı. Bu doğru olamazdı. Bütün yaşadıkları gerçekti. Nasıl olur da o adamların gerçekte hiç olmadığını söylerlerdi? Belki o adamlar babasının adamları olmayabilirdi ama gerçeklerdi. Üstelik Filiz ile neredeyse üç aydır burada birlikte yaşıyorlardı. Hem bunu alt komşu Asiye teyze de görmüştü. Mert bunu hatırlayınca gülümsemeye başladı. "Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum ama benim bir şahidim var." Dedi. Mert zafer kazanmışçasına gülüyordu.

Filiz'in şaşkınlıktan ağlaması durdu. Bir an kendini sorguladı. Yoksa hasta olan Mert değil de kendisi miydi? Mehmet hoca da şaşırdı. "Bir şahit mi? Eğer gerçekten bir şahidin varsa her şey değişir. Çünkü biz bütün bahsettiklerini senin kendi beyninde kurduğun şeyler sanmıştık. Ama bir şahidin varsa o bize olanları anlatacaktır. Eğer senin dediklerine hak verirse bu senin için iyi olur." Dedi. Mert "Hemen aşağı inip onu siz getiriyorum." Dedi. Altın bulmuş fakir bir adam gibi sevinmişti. Kendisini haklı çıkaracak şeyi bulmuştu. Sevinç içinde kapıya koştu.

Mehmet hoca arkasından seslendi "Ben de geliyorum." Dedi. O da Mert gibi kapıya koştu. Filiz de ayağa kalktı ve onlara koştu "Beni de bekleyin." Dedi. Bu durum üçünü de heyecanlandırmıştı. Ama Filiz daha çok korkuyordu. Çünkü Mert haklı çıkarsa bu kendisinin hasta olduğu anlamına gelecekti. Ne berbat bir durumdu bu. İkisi aynı anda hem hasta olmayıp hem de haklı olamazlardı. Tek bir çaresi vardı aslında. Filiz'in bir ikizinin olması gerekti ama Filiz bunun olmadığından çok emindi.

Üçü birlikte asansörü beklemeyip aşağı kata merdivenlerden koşar adım indiler. Mehmet hoca "İlk yıllarımdan bu yana hiç bu kadar heyecanlanmamıştım." Dedi. Mert heyecanla kapıya vurdu. Filiz Mert'e sordu "Bahsettiğin şahidin kim olduğunu da söyler misin?". Bunu merdivende akıl etmişti. Bir anlık şaşkınlıktan sonra kendinden emin olmuştu. Hasta olan kendisi değil Mert'ti. Onun beyni ona oyunlar oynayabiliyordu. Belki bu şahit de onun beyninde oluşturduğu biri olabilirdi. Mert "Asiye teyze." Dedi.

Kapıyı otuzlu yaşlarında bir kadın açtı. Karşısında üç kişi birden görünce şaşırdı. Mert kadının şaşkınlığının bir süre sonra korkuya döneceğini tahmin etti ve hemen sorusunu sordu "Asiye teyze burada mı?" diye sordu. Kadın "Burada öyle biri yok." Dedi gayet net bir ifadeyle. Mert şaşırdı. Kadını Asiye teyzenin kızı sanmıştı. Kadın ikinci bir soru sormalarına fırsat vermeden kapıyı kapadı.

Ama henüz her şey bitmemişti. Çünkü her katta iki daire vardı. Karşıdaki dairenin ziline bastı. Bu kez kırklı yaşlarında başının üstündeki saçları dökülmüş, yanlarını da uzatmış bir adam çıktı kapıya. Mehmet hoca onu tanıdı. Bu okulun hocalarından Kadir hocaydı. Mehmet hocayı görünce gülümsedi. Selamlaştılar ve biraz sohbet ettiler. Kadir hoca onları içeri davet etti. Mert ve Filiz içeri girmek istemediler ama Mehmet hoca ısrar etti. Onlar da birlikte içeri girdiler.

Kadir hoca yalnız yaşayan bir adamdı. Onlara kahve yapıp getirdi. Mehmet hocaya "Bu sürprizi neye borçluyum?" diye sordu gülümseyerek. Mehmet hoca da gülümsedi ve Mert'i işaret etti "Mert'e borçlusun hocam." Dedi. Sonra olanların hepsini anlattı. Kadir hoca büyük bir dikkatle dinliyordu. Konuşmalar uzadıkça soru sormaya başladı. Mert'in anlamadığı bir dilde konuşuyorlardı. Sonra Kadir hocanın yüzünü giderek hüzün kaplamaya başladı.

Konuşmaları bitince Mert'e döndü ve "Sana kötü bir haberim var genç arkadaşım. Ne yazık ki bu binada Asiye teyze diye biri yok. Ben bina yöneticisiyim. Her katta oturanları tanıyorum ve üç yıldır bu apartmanda hiç Asiye adında bir kadına rastlamadım. Sana bunu söylemek çok zor ama bence acilen tedavi olmalısın. Neyse ki şanslısın. Çünkü Mehmet hoca Trabzon'un en iyi psikologlarından biridir." Dedi.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin