KORAY'DANGözlerimi Su'yumdan çekemezken telefonun kapanmasıyla duraksadım.
"K-koray..."
Kulağıma dolan sesle elimdeki telefonu sıkmıştım. Su'yumun yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Kollarımı hızla ona sarıp sandalyeye oturttum. Telefonu masanın üzerine bırakıp canım karımın önüne çöktüm. Onu sakinleştirmem gerekti. Sinirlerime hakim olamazken bunu başarmak mecburiyetindeydim. Ellerinden tutup konuşmaya başladım.
"Hayatım..."
Ağlayışı şiddetlendiğinde gözlerim dolmuştu. Kollarımı hızla ona sarıp saçını okşamaya başladım.
"Bir şey olmayacak... Sakin..."
Kesik kesik konuştu.
"N-nerdelerdir şimdi... Ya o-onlara bir şey olduysa..."
Bir elimle yüzümü hızla silip yerimden doğrulacağım vakit kollarını boynuma sarmasıyla duraksadım.
"G-gitme..."
Gözyaşları yüzümü ıslatırken gözlerimi sıkıca kapatıp açtım.
"Burdayım..."
Kollarını daha çok sarıp burnunu çekmişti. Kulağıma dolan telefon sesiyle kollarını benden ayırmaya başladığında kollarını tutup özenle sandalyede dikleştirdim. Dolan gözler eşliğinde telefon ve benim aramda mekik dokuyordu. Yerimden hızla kalkıp telefonu açtım.
"O-oğlum..."
Telefonu sıkıp atıldım.
"Baba iyi misiniz? Silah se-"
"İyiyiz. Atlattık onları. Aklı sıra gözümüzü korkutacaklar. Oğlum..."
Derin nefes alıp verdi.
"Biz gelmeyelim bugün. Her ihtimale karşı. Gelinime söyle. Telaşlanmayın..."
Sakin sesine karşılık sadece onaylayabilmiştim.
"Tamam baba..."
Telefonun kapanması üzerine masaya bırakıp Su'yuma döndüm. Kıpkırmızı olmuş gözlerini bana dikmiş hâlde beklentiyle bakıyordu.
"Sıkıntı yokmuş. Her ihtimale karşı gelmeyecekler..."
Başını sallayıp parmaklarıyla oynamaya başladı. Ara ara burnunu çekiyordu.
"Hadi yemek yiyelim..."
Enerjik çıkmasını istediğim sesime karşılık başını kaldırmıştı. Yüzümdeki gülümsememi büyütüp konuştum.
"Üçümüz..."
...
"İngiltere'de değil şimdi yani..."
"Evet abi. Türkiye'de olabilir..."
Sıkıntılı nefes verip telefonu kulağıma yaklaştırdım.
"Takipte kalın Fuat..."
"Tamam abi..."
Telefonu kapatıp koltuğa fırlattım. Sakin...
Çalışma odasının penceresini açıp yanına sandalye çektim. Her şey üstüme üstüme geliyordu. Sabretmeye çalışıyorum ama belirsizlik beni bunaltıyor. Omuzlarımın üstündeki yükün ağırlaştığını hissediyorum. Bu belirsizliğin çözülmesi ve bir an önce olayların sonuçlanması için dua ediyorum. O an içim rahatlıyor. Olaylar kendini gösterdiğinde tekrar sarıyor o sıkıntı beni.
{...Bilesiniz ki gönüller ancak Allah'ı zikrederek huzura kavuşur.}*
Kulağımda çınlayan ayetle gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Saatime baktığımda gece yarısını geçmişti. Hızla yerimden kalkıp dışarıyı kolaçan ettikten sonra pencereyi kapattım. Çalışma odasından çıktığımda ses çıkarmamaya özen göstererek yatak odasına doğru ilerledim. Usulca kapıyı aralayıp içeriye geçtim.
Mışıl mışıl uyuyordu. Pencerelere göz gezdirip adımlarımı hızlandırdım. Kapalı gözükmesi bile beni tatmin etmiyordu. Dışarıyı kolaçan ettikten sonra canım eşimin yanı başına oturdum. Üzerinden kaymış örtüyü üzerine örttüm. Yüzümde gülümseme yayılırken alnından uzunca öpüp rahatsız etmemeye özen göstererek yanından ayrıldım.
Çalışma odasının yanında bulunan odaya girmiştim. Tam kütüphane olmasa da birlikte kitap okuduğumuz alandı. Raflarda ilerlerken aradığım kitabı bulmuştum. Sayfaları hızla çevirip yaklaşık bir hafta önce okuduğum yeri arıyordum. Sayfaları çevirirken mor kalemle çizilmiş alanı gördüğümde duraksadım.
"Not almak yerine altını da çizebiliriz. Ben mor, sen yeşil..."
Kulağımda çınlayan sesle gülümsememi büyütmüştüm. Çizilen yerlere dikkatle baktığımda aradığım yer olduğunu fark ettim. Namaz...
SU'DAN
Tenime çarpan soğuklukla gözlerimi aralamaya başladım. Yerimden zorlukla doğrulup yanıma döndüğümde pencerenin açık olması kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Kapattığıma emindim. Yorgunluktan unuttuğumu düşünüp yüzümdeki gülümseme eşliğinde yanıma döndüm. Gülüşüm gitgide solmuştu. Koray nerde?
Saç tellerimi geriye atıp ağır hareketlerle yerimden kalktım. Derin nefes alıp verdikten sonra pencereyi kapatmıştım. Kapıya doğru ilerlerken ortamdaki sıcaklığa anlam veremedim. Sanki biri varmış hissi içime korku salıyordu. Koray olamazdı. Bilirdim ben...
Odadaki kişiyi kuşkulandırmamaya çalışarak elimi kapı koluna uzattım. Ortamın karanlık oluşu işime geliyordu. Ama korkuyordum. Sesimi duyuramamaktan korkuyordum. Kapı kolunu kavradığımda birisinin hızla ağzımı kapatıp kendine çekmesiyle irkildim. Ağzımdan çıkan inilti çok kısıktı. Gözlerim dolarken elim ürkekçe karnıma gitti. Bebeğimi korumak istedim. Tek isteğim buydu...
Yerimde çırpınırken kulağıma dolan sesle nefesimi tutmuştum.
"Beni özledin mi prenses?"
*Ra'd Sûresi, 28. Ayet
Selamün Aleyküm Kardeşlerim. Yorumlarınızı bekliyorum. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.
Yeni çalışmam "SİNEFİN" e davetlisiniz.🌷
Kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun 🌿
![](https://img.wattpad.com/cover/240741443-288-k626149.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD: HUZUR
SpiritualHuzur... Suyun dinginliği gibi midir acaba... Kuşların cıvıltısı... Rüzgarın tatlı serinlikle okşaması... Ama... Her an hissedemem ki... Her an... Her an yanımda olan bir huzur... Ellerimi uzatsam tutunabilir miyim?