Gürkan*
Yanımda Anıl kafasını masaya koymuş uyuyordu.
Şeyda ile aralarını düzeltmeye çalışıyordu, tabii bende öyle.
Ama Anılın işi daha zordu. O kardeşiydi, ve bizzat onun ağzından çıkan sözler yüzünden Şeyda kırılmıştı.
Ben o an, dediklerini fark etmemiştim. Anlamamıştım açıkcası onu dinlemiyordum bile.
Onu çok seviyordum. O, bilgisayar ekranında gördüğüm an etkilenmiştim ondan. Beraber olduğumuz müddette Anıl ile yakın olursam onu görebilirim diye düşünmüştüm.
Doğru düşünmüştüm. Kahretsin gelip bana başka birini anlattığında bile mutlu oluyordum. Bana anlatıyordu çünkü, güveniyordu.
Bu arkadaş olarak gördüğü gerçeğini değiştirmiyor, kalbimin kırılmasını engellemiyordu ama umurumda değildi ki. Sesini bir dakika daha fazla duymak, o kadar paha biçilmezdi ki benim için..
Vefaya aşık değildi, sevmiyordu çünkü o ona, benim ona baktığım gibi bakmıyordu. Ama asıl sorun onun bakışları değil, Vefanınkilerdi.
Vefa ona bakınca ben bile şoka giriyordum. Vefanın onu sevdiği aşikar bir gerçekti. Zaten belki de bu yüzden heves olduğunu bile bile onunlaydı hâlâ.
Galiba sevmek en çok gurursuzluktu. Aptal gibi hâlâ onun yanında olmak istiyorduk.
Tıpkı Vefa gibi, tıpkı benim gibi...
Ama Vefa öyle kelimeler kullanıp bir şeyler söyleyebilen insanlardan değildi, bunu biliyordum çünkü Şeyda o kadar anlatmıştı ki. Onun hakkında çıkarımlar yapabilecek hâle gelmiştim.
Şeydayı daha fazla onunla görmek istemiyordum. Çok, çok zordu. Canım yanıyordu.
Dolan gözlerimi sımsıkı kapadım ve Anılı uyandırıp derse gideceğimi söyledim.
Derse falan gidecek hâlim yoktu. Kampüsten çıkıp yürümeye başladım.
Sanırım yine kendimi tutamayıp onun yanına gidecektim..
