Medya- Anıl
"Çok sert kullanıyorsun!"
Yaklaşık on dakikadır bu sopayı nasıl kullanmam gerektiğini anlatıyordu.
"Allah'ın sopası işte ne önemi var? Kemandan ses çıkıyor mu çıkıyor!"
Vefa bana gözlerini kocaman açarak baktı. "Ne dedin? Sopa mı dedin?"
Ürktüm. Saçma sapan bir şekilde terimlere karşı bir şeyi vardı. Doğru söylemek zorundaydım.
"Ne sopası? Sopa ne?"
Eliyle beni gösterdi. "Sen onun adını bilmiyor musun?"
"Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp. Beni yargılayamazsın!"
"Yargılamıyorum ama yani... Neyse onun adı arşe, sopa değil"
"Sopa daha mantıklı" diye homurdandım. Bunu ona söylemeye cesaretim yoktu. Bir şey yapacağından değil de, bakışları bir ürkütücü oluyordu.
"Daha nazik çalman lazım, bak" diyerek konuya geri döndü. Kendi kemanını alıp bir on saniye kadar çalmaya başladı.
"Aradaki farkı anladın mı?" diye sordu aniden.
Anlamıştım ama anlamamış gibi yapacaktım. Amacım arkadan bana sarılıp bana kemanı çaldırmasıydı.
Romantik anlar istiyordum!"Hayır"
Tekrar kendi kemanını çaldı. "Nazikçe, bir bebeğin kafasının okşar gibi, sakin sakin."
Onun çaldığı şeyi bende çalmaya çalışıyordum. "Şeyda, anlattıklarımı uygulamıyorsun, neyim ben burada papağan gibi aynı şeyi mi tekrarlayayım?"
Ya gel arkama sarıl arkadan çaldıran bana işte! Ne zorun var?!
"Anlamadım, belki bana uygulamalı göstermelisin?"
Amacımı anladı mı acaba?Anladıysa bile yinede yaptı. Arkama gelip sarıldı, önce kemanda duran çenemi düzeltti ardından kolumu tutup yavaşça çekti.
Nasıl odaklanayım? He nasıl odaklanayım?
Geri çekilip bana baktı. "Anladın mı?"
"Hı hı"
Baktı ben anlamadım -fark edilmesi zor değildi- pes edip koltuğa oturdu.
"Bugünlük yeter bu kadar. Pazartesiye kadar muhakkak günde bir saat çalış"
"Bir saat çok! Vefa yarım saat olsun"
"Şeyda, iyi bir kemanist olmak istiyorsan günde en az bir saat çalışman lazım"
"Kemanist olamam ki ben Vefa. Hobi benimki. Grafik tasarım okuyorum ben, mesleğim de o"
Araya kendim ile ilgili bir bilgi sıkıştırayım.
"Bu devirde kim kendi mesleğini yapıyor?"
O da doğru. "Olsun ben kendiminkini yapacağım. Sen ne okudun?"
"Okumadım. Ben kendimi bildim bileli müzisyenim. Hali hazırda bir mesleğim varken başka bir şeye ihtiyacım yoktu."
"Konservatuar? Niye gitmedin?"
Omuz silkti ve cevap vermedi. Bende üstelemedim.
"Vefa, para konusunu konuşmadık. İkidir vermiyorum. Ne kadar alırsın?""Almam"
"Ne?" Dedim bir anda.
Bana aşık oldu da aslında bunların hepsi benle vakit geçirmek için mi?
Kesin bana aşık."Almam Şeyda. Paraya ihtiyacım yok."
"Olmaz,ısrar ediyorum!"
"İstediğin kadar et, almayacağım."
"Niye ki niye?"
"Paraya ihtiyacım yok çünkü."
"Vardır vardır"
Bana ters ters baktı. "Beleş işte kızım ne uzatıyorsun ya?"
Kesin aşık bana.
"Peki, teşekkür ederim ""Hiçbir şey edemezsin"
Kaşlarımı çatarak "ne?" dedim.
"Hiçbir şey edemezsin. Niye ikiletiyorsun her şeyi? Teşekkür etmene gerek yok, manasında kullanılır bu söz. Duymadın mı?"
Duymamıştım. "İlk kez sen söyledin"
İlkimsin artık, namusum!
Bir süre sessiz kaldık. Muhabbet etmek istiyorum ama o da galiba gitmemi bekliyor.
Bana döndü. "Bir şey mi oldu?"
"Ne gibi?"
"Bilmem, ders bitti sende hâlâ burada kalınca. Bir şey soracaksın sandım"
Git diyor alttan alttan.
Yüzsüz bir insan olduğum için mal taklidi yapıp anlamamışa vurucam."Yo, öyle muhabbet ederiz diye. Arkadaş oluruz falan?"
Hayır dese kabalık olacaktı, bunu umursamadığını biliyordum ama büyük ihtimalle günlerce beni kırdın gönlümü al diye çemkirmemi çekmek istemiyordu.
Evet dese de başına ben musallat olacaktım. Yani her türlü onun başına musallat olacaktım.
"İyi konuşalım madem" dedi ve koltukta tek ayağını altına alıp bana döndü.
Bugün kaç bölüm attım bilmiyorum ya